Sadullah ÇAĞLAR


EDEBİYAT TARİHİ AYDINLANMAKTIR

Genel kültür uygar insanın yaşam biçimidir.


Genel kültür uygar insanın yaşam biçimidir. İnsan gelişimi eğitimden beslenir. Eğitim derken, bilimi ve felsefeyi de hedefliyoruz. Bütün sanat dalları özünde dünden bugüne hep kitapla beslendi.
İlk yazı eski Mısır´dan mı yada Sümer medeniyetinden mi kaynaklandı?
Yazının keşfi medeni dünyanın ilk ışığıdır, yani bilimin ilk keşfidir yada habercisidir. Eski Mısır´ın kütüphanelerle kuşatılması tesadüf değildir. İlk kentleşme, şehirleşme Mısır´da başladı.
Makedonya Kralı Büyük İskender´in doğuya sefer düzenlemesinin en büyük nedenlerinden biri, doğu kültürüne olan ilgisidir. İskenderiye kütüphanesini kurması ise Hellen kültüründen gelen İskender´in Hocası Aristo´nun etkisinden kaynaklanmaktadır.
Ege´de bilim nerden doğdu?Elbetteki Bergama Kütüphanesi önemli bir faktördür. Efes mimarisi ise hala insanları şaşırtmaya devam ediyor.
Ben de birkaç yıl önce, İnsan Hakları Derneği yöneticisi olarak İskenderun Ticaret ve Sanayi Odası´nın, ´İskenderun nasıl gelişir´ diye bir toplantısına katılmıştım. Bana konuşma sırası geldiğinde, İskenderun´un körfez şehri olduğunu, yaylalarının yakın olduğunu, fakat kültürel anlamda bir eksiklik olduğunu söyledim. Örneğin, şehrin kurucusu Büyük İskender´i tanıtan bir müze yok. Dünyanın en büyük kitaplığını açan, uluslararası tarihe damgasını vuran İskender´in bir heykeli bile yok.
Ben konuşmama devam ederken dinleyicilerden bazıları, ‘bu adam ne anlatıyor´ diye bana şaşkınlıkla bakıyorlardı.
Evet İskenderun´da çok katlı binalar yapılıyor, büyük alışveriş merkezleri açılıyor, ama sanata yönelik hiçbir atılım yok. Örneğin şehrin kalabalık merkezi havuzlu çarşı civarında bir kitapçı dükkanı var mı? Ya da eğlence merkezi, ya da sahilde tiyatro salonu? Şehir sadece yüksek binalar ve alış veriş mekanlarıyla donatılmış.
Kültür insan için ekmek kadar önemlidir. Çocukluk yıllarında İskenderun kitapçılar ve eğlence merkezleriyle doluydu. Ne oldu pazar günü açılan kitap sergilerine?
Şimdiki Altındişler mağazasının yanındaki küçük çarşıda Toros Kitapevi vardı. Kurucusu Süleyman Pikdöken isminde aydın bir kişiydi. Biz bütün kitapları ordan satın alırdık. Kendisi aynı zamanda yeni gelen kitapların tanıtımını yapardı.
Birgün yanına gittiğimde, ´Gel bakalım delikanlı, sana yeni bir kitap tavsiye edeceğim´ dedi.
Bana Jack London´un Martin Eden adlı kitabını verdi ve´ Bu kitaptan nasıl yazar olduğunu öğrenirsin´ dedi. Bende henüz tercüme, yabancı dünya klasiklerini anlayacak kadar kültür gelişmemişti.
Daha çok türk yazarlarının kitaplarını okuyordum. Örneğin Reşat Nuri Güntekin”in Çalıkuşu, Esat Mahmut Karakurt´un Allahaısmarladık…
Sonraları Türk casusu İngiliz Kemal´in milli mücadele anıları, politik olarak bizi etkiledi.
Kitabın başlangıcında öz adı Esat Tomruk olan İngiliz Kemal, bir anısını anlatır. Şöyle der: “İstanbul´un işgal, esir günlerinde işgalci komutanların kapılarında saatlerce bekleyerek kendi yurttaşlarını ihbar ettiklerini hatırlarım. İşgalcilerin bu ihanetçilerden nefret ettiklerini anlıyordum.”
Henüz bizde kitapları anlayacak kültür yoktu, ama kitapçı hangi kitabı tavsiye ederse onu okuyordum. Yazar Jack London´un Demir Ökçe romanıyla uzun yıllar sonra tanıştım. Sonra bana Roma tarihini öğrenmem için Quo Vadis romanını tavsiye etti.
Yazar Henryk Sienkiewicz´in romanı olan Que Vadis Roma imparatoru Neron´u anlatıyordu. Roma´yı yakan imparator olarak tarihe geçti. Tavsiye edilen bu eserleri okumak için çok çaba gösteriyordum, ama zamana ihtiyaç vardı. Benim merak ettiğim şey neden bir Romalı kendi tarihiyle ilgili görkemli bir eser yazmadı. Gerçeği söylemek gerekirse edebiyatçının evrensel olması doğal bir zenginliktir
Geçtiğimiz günlerde televizyonda yabancı kanalları izlerken kültür programı yapan bir Mısır kanalında, geçmişte filmlerini izlediğim Arap dünyasının büyük sesi Muhammet Abdülvahap ve Ümmü Gülsüm´ü izledim. Şarkılarını Arapça bilmememe rağmen sezgilerimle anlıyordum. Babam Arapça bildiği için Abdülvahap ve Ümmü Gülsüm´ü sürekli dinlerdi. Özellikle Kral Faruk bestesi çok revaçta idi.
Acaba neden bizim unutulmaz üstad, büyük sanatçı Münir Nurettin Selçuk, ya da hıçkırıklı ses Müzeyyen Senar, büyük bestekar Dede Efendi veya günümüze kadar ulaşan şairimiz Yahya Kemal´i anlatacak ve onların eserlerini yaşatacak bir sanat evimiz yok. Dünya güzeli tiyatro ve sinema sanatçısı Cahide Sonku´nun yokluklar içinde yaşamasına seyirci kaldık.
Bir ülke edebiyatıyla, bilim adamıyla uygar dünyaya yaklaşır.
Eski Mısırlı Ramses, binlerce yıl önce medeni dünyanın ayak seslerini sanatla haber vermiştir.