Halit KATKAT


Eğitim sistemine eğitimin aktörleri karar vermeli

Halit KATKAT


Pandemi nedeniyle kâh kapatılan kâh uzaktan eğitim yapılan okullar sonunda açıldı.

Neden kapatılmıştı? Pandemiden dolayı. Pandemi bitti mi peki?
Hiç kimse bittiğini iddia edemiyor. O zaman neden açıldı? Madem bitmedi yani pandemi varken okullar açık olabiliyordu, o zaman da okullar neden kapatıldı sorusu yanıtsız kalıyor. “Kapatılıp okullarda tedbir alındıktan sonra açıldı” yanıtı verilebilir. Ama alınan tedbirlerin yetersiz olduğu ortada hatta bazı yerde eski okullarda eğitim yılı başladıktan sonra tadilat yapmaya başlandığı haberleri basında yer alıyor. Bu istikrarsız durum elbette sadece pandemi ile sınırlı da değil. Öyle olsa her bakan değişince eğitim sistemi de değişmezdi.
Eğitim sistemindeki şikayetlerin tümü yönetim sisteminden kaynaklanmaktadır. Milyonlarca öğretmen ve öğrencinin olduğu bir kurumda kararlar sadece bakan ya da onun bağlı olduğu parti ya da yönetici tarafından alınıyorsa, eğitim sisteminin yaz boz tahtasına dönmesi kaçınılmazdır. Bakanlık tarafından alınan kararlarla yönetilen sistem de ister istemez parti politikalarına göre biçimlenecektir.
Yirmi yıldır ülkeyi yöneten parti eğitimi dini referanslarla, laiklik ilkesini hiçe sayarak, şekillendirmeye çalışmaktadır. Dini referanslar esas alındığı için ayrımcı bir eğitim sistemi ortaya çıkmaktadır. Zaten ülkeyi yöneten partinin başındaki kişi yönetime geldiğinde “dindar ve kindar nesiller yetiştireceğiz” derken niyetini ortaya koymuş ve “taraf olmayan bertaraf olur” sözüyle de kendi koydukları kalıpların dışındakileri düşman ilan etmiş oldu. Böyle bir anlayıştan nasıl bir eğitim çıkacağı ortadadır. Başka parti gelse eğitim sistemi nasıl değişecektir? Muhalefet partilerinin politikalarına baktığımızda onlar da iktidardaki parti ve ortağı kadar olmasa da dini referansları kullanmaktadırlar. O zaman laiklik ilkesi nasıl uygulanacaktır.
Diyanet İşleri Başkanı “fakirler cennete gidecek”, “Kuran kurslarında tuğlası olan cennette evi hazır” lafları ile yoksulların hallerine şükretmesini vaaz ederek hallerine razı olmalarını istemesi, işçi ve emekçilerin sırtından servetlerine servet katıp cenneti bu dünyada yaşayanların rahat etmeleri içindir. Ortaçağda bütün eğitim sistemi dini referanslara göreydi. Köleci sistemde kölelerin eğitilmesi yasaktı. Bu tür eğitim sistemi, ezilenlerin yaşamını cehenneme çevirirken yönetici sınıfların ayakta kalmasını, cennetlerde yaşamasını sağlıyordu. Kapitalist sistem gelişme aşamasında, yani Fransız devriminin getirdiği ilkeler doğrultusunda ‘eğitim üretim için´ ilkesi benimsenerek burjuvazinin servetlerine servet katan elemanlar yetiştirme hedeflendi. Bu bireyler için eğitimi para kazanmanın aracı olarak görmesini getirirken insanların sömürü ve çelişkileri öğrenmesini de sağladı. Ama emperyalist aşamaya gelen burjuvazi için artık ne laikliğin ne de demokrasinin önemi vardı artık. Onun boyun eğen kitlelere ihtiyacı vardı. İngiltere, ABD, AB başta olmak üzere tüm emperyalist ülkelerin gerici, dinci yönetimleri desteklemeleri bu yüzdendir.
Halkın ihtiyacı olan laik, bilimsel ve demokratik eğitimdir. Ama bunu kim sağlayacaktır?
Bunu elbette ihtiyacı olanlar sağlayacaktır. Bunu iktidardan ya da partilerden beklemek gerçekleşmeyecek hayaldir. Eğitim sisteminin aktörleri, yani ona yön verip denetlemesi gerekenler; öğrenciler, veliler, öğretmenler, akademisyenler ve yönetimdir.
Mevcut sistemde diğer aktörler yok sayılarak kararlar sadece yönetim tarafından alınmakta ve uygulanmaktadır. Öğrencilerin, öğretmenlerin, velilerin ve akademisyenlerin karar mekanizmalarında yer almadığı bir sistem demokratik olamaz. Yukarıda açıkladığım nedenlerle dindar olan bir sistem zaten bilimsel de olamaz. Din, bilimsel referansları kullanmaz. O kendi dogmalarına göre hareket eder. Taliban örneğinde olduğu gibi…
Elbette laik, bilimsel ve demokratik eğitim sadece istemekle olmayacaktır. Onu gerçekleştirecek aktörler eğitim sendikaları, öğrenci sendikaları ve velilerdir. Ama sendika yönetimleri çalışanları birleştirip ortak karar ve eylemler geliştirecekleri yerde, çalışanları kendi siyasi görüşleri doğrultusunda yönlendiriyorlar. Bu da çalışanların bölünmesini getirmektedir.