Halit KATKAT


Ekonomik çıkmaza karşı emekçi tavrı

Halit KATKAT


Son günlerin tartışılan konularının başında doların artışı, hayat pahalılığı, asgari ücret tartışmaları ve metal sanayide toplu sözleşmeler geliyor.

Elbette bütün bu konular birbiriyle ilişkisi çok açık olan konular. Eski Hazine Bakanının söylediği ve şakalara konu olan “dolarla mı maaş alıyorsunuz” sözünün ciddiye alınır bir yanının olmadığı bu günlerde kendi taraftarlarınca da daha gözle görünür hale geldi.

“Ülkede pahalı hale gelen her şeyi fiyat dengelemek için dışarıdan ihraç ederiz” politikasının gelip dayanacağı nokta döviz kurlarının artışı, buna bağlı olarak hayat pahalılığının artışı, alım gücünün düşüşü olacaktı. Bir örnek olarak: Ülkede yetişen samanı, buğdayı bile dışarıdan alırsanız buna bağlı olarak üretici hayvan yetiştiremez ve içeride et fiyatları yükselir. Et fiyatlarını dengelemek için Güney Amerika´dan angusları getirirseniz bu defada dolar artınca et fiyatları da tekrar artar. Doların artışını durdurmak için Hazine´nin dolarlarını bozdurursanız bu defa da hazine de dolar kalmaz ve dış borçlanmaya gidersiniz. Dışarıdan, yani sermaye sahibi ülkelerden alacağınız borç da vadeli ve faizli olacaktır. Vadesinde ödeyemediğiniz borçlar için yeni borçlanmalara gideceksiniz borç verenler de hem vadeyi kısaltacak hem de faizleri yükselteceklerdir. Böylece hazine bir borç sarmalının içine girecektir. Bu durumdan en çok etkilenen toplum kesimleri işçi ve emekçiler olacaktır.

Yıl başında tespit edilen yüzdeli asgari ücret ya da toplu sözleşme artışları, fiyat artışları karşısında kısa sürede eriyip gidecektir. Dolayısıyla emekçiler gün geçtikçe daha da yoksullaşacaklardır. Bugün yapılan asgari ücrete ne kadar zam yapılsın tartışmalarında kimi sendikalar dört bin, kimi beş bin TL derken CHP Genel Başkanı Kılıçdaroğlu da “geçen senenin dolar bazındaki karşılığı verilsin” diyor. Burada Kılıçdaroğlu tam da kendi ideolojisine uygun reformist bir çözüm önerisi sunuyor. Asgari ücret, esasında bir ailenin çağdaş gereksinimlerini asgari düzeyde karşılayacak şekilde tespit edilmesi gerekir. Ama bugüne kadar tespit edilen asgari ücret bir işçinin sadece karnını doyuracak asgarilikte tespit edilmektedir. Geçen yılın dolar bazında asgari ücret tespit edilsin demek, ücretlerin alım gücünün de geçen yılın seviyesinde kalması demektir.

Büyük kentlerde ekmek kuyrukları uzarken bu kuyruklardan birinde ağlayan orta yaşlı bir fırın işçisi vardı. Bu işçi kendi fırınında pahalı olan ekmekten alamamış ta gelip bu kuyruğa girmiş. Kapitalist sömürü sisteminin tipik bir örneği ekmek pişiren işçinin ekmek alamaz durumda olmasıdır. Bunu uzatabiliriz, ev yapan işçinin evi, otomobil imal eden işçinin otomobili yoktur vb.

İktidar, yükselen fiyatları ve doları durduramıyor. Bunun sonucunda işçi ve emekçilerin yoksullaşmasının sonucu tepkilerin artacağını hesap ediyor olacak ki OHAL uygulamalarını dile getiriyor. Bilindiği üzere 15 Temmuz komplosundan sonra OHAL ilen edilmiş ve grevler yasaklanmıştı. KHK ile birçok işçi ve emekli mağdur olmuştu. Bunu AKP´li Cumhurbaşkanı “Allah´ın bir lütfu” olarak nitelendirmişti. Geçenlerde AKP iktidarları döneminin yasalarının mimarlarından Hukukçu Prof. Dr. İzzet Özgenç, ‘dolardaki artış ve ekonomide yaşanan sıkıntılar´ gerekçesiyle olağanüstü hal (OHAL) ilan edilebileceği söyledi. Sandıkla iktidarı alacağı hesabıyla hareket eden muhalefet “ya seçim olmazsa” hesabını hiç gündeme getirmemekte, şimdi açıkça normal “demokratik” yollarla yönetemeyeceğini anlayan iktidarların başvuracağı bir yola geldik. Böyle bir durumda muhalefet ne yapacağını umarız halkı ikna edecek şekilde açıklar. Ama işçi ve emekçilerin seçeceği yol bellidir. Bu yol; bütün sanayi ve hizmet iş kollarındaki, devlet sektöründeki ve sivil sektörlerdeki bütün işçi ve emekçiler üretimden gelen güçlerini birleştirmeleridir. Bunu yapamazlarsa kabak yine onların başına patlayacağı önceki deneylerden bellidir.