Nurullah ER


Emekliler...

NURULLAH ER


Kendilerini unutsalar da; sevgiye dair, ilgiye dairdir özlemleri.

Bir kır çiçeği, meleşen kuzu, akan berrak bir dere, cami avlularında çocukların yem attığı güvercinler...
Ellerini öpen azalmış olsa da, çocukların gözlerinden öperler tanımasalar da.
Düşleri geçmişte kalmıştır, küçücük bir oda da yalnızlıklar içinde; oyunlar oynarken kaybettiği arkadaşlarını.
Gözleri sonbahar ağlamaklı sulu.
Sesleri karakış ayazı kırık.
Yaşlıda olsalar telgraf tellerine konan kırlangıçları sayarlar, baharda uçuşan kelebekleri kovalarlar, menekşeleri, nergisleri, sümbülleri saksılara koyarlar.
Evlilik, siyah beyaz fotoğrafların kokusunu öksürüklü ciğerlerinden solurlar.
Yaşam olanca ağırlığı ile çökerken omuzlarına, bakışları yalnızlıklara dolar.
Sitemkar olsalar da yakınlarına, akraba ve çocuklarına bakışlarında geçmiş hayatından yaşamanın ruhunu yaratırlar.
Yaşamın en sessiz kahramanıdır emekliler.
Bazen öfkeli, bazen hoşgörülü olsalar da; geceleri uykusuz, gündüzleri huysuz olurlar.
Sonbahar hüznünü, karakış soğuğunu, temmuz sıcağını, bahar coşkusunu yüreklerinde yaşarlar.
Acıları da, sevinçleri de zamansızdır.
Onlar her şeyden önce ilgiye, sevgiye muhtaçtırlar.
Bunu aile fertlerinden, hısım akraba, eş dost, konu komşudan bekledikleri kadar; yıllardır çalışarak ürettiği, vergi verdiği, vatani görevini yaptığı devlet babadan da isterler.
Devletin her yıl kör gözüyle baktığı, sadaka verir gibi verdiği yıllık zamma sessiz isyanları vardır.