Nurullah ER


EMEKLİLİK ZOR YAŞAM

Her çalışan, çalışma yaşamına başladığında daha ilk günde emekliliği hayal eder.



Her çalışan, çalışma yaşamına başladığında daha ilk günde emekliliği hayal eder.
Orada rahatlık, huzur ve mutluluk görür.
Ancak emekli olduktan sonra, emekliliğin zor yaşam olduğunu anlar; ´kapıya koyacakmış gibi değilmş´ der.
Gerçekten de öyle. Ülkemizde çalışma koşulları zor, emekli olarak yaşamak da daha zor.
Hükümetler sürekli emekliyi, Abbas Sayar´ın Yılkı Atı romanındaki gibi görmüştür.
Romanda köylü vatandaş atı yaşlanıp iş göremez duruma gelince, 'niye boş yere arpa, saman vereyimki, bırakırım dağlara bir şey bulursa yer, bulamazsa açlıktan ölür, ya da kurda kuşa yem olur” diye düşünür.
Günümüz Türkiye´sinde emeklik tıpkı yılkı atlılık gibi bir şey.
Emeklilik çalışmaya bağlı bir haktır. Çalışma hakkının devamıdır. Çalışırken, çalışanlar eğer ekonomik, sosyal ve kültürel kazanımlar elde etmişlerse, çalışma yaşamıyla ilgli yasal hakları emek değerine, soyal devlet anlayışına bağlıysa, emekli olduktan sonraki yaşamını insan değerlerine yakışır bir şekilde biraz  da olsa sürdürür. Yoksa kumda inci toplamaya benzer.
Ülkemizde gelmiş geçmiş tüm iktidarlar emeklilere şaşı bakmıştır. Günümüz iktidarı da adeta kör bakıyor. Sayısal olarak tahmini olarak on milyon emekli olduğu söyleniyor. Aileleriyle birlike ülke nüfusumuzun nerdeyse yarısı.
Yıllardır alın teri dökerek, göz nuru akıtarak, artı değer yaratan, ülke ekonomisine katkı sunan böylesi bir nüfusun trajik bir yaşamı vardır. Her şeyi, mevcut siyasi iktidarın iki dudağı arasında, onun vicdanına bağlı.
Günümüzde siyasi iktidar, ´vurun abalıya´ misali meşhur torba yasalarıyla, her yasal düzenlemede emekliye dair de bir iki kırıntı atıyor. Yasa değişikliğini dört gözle bekleyen, yeni bir hak gelir mi diye umut eden emekli, düzenlemeyi gördüğünde beterin beteri olduğunu, elinde avucunda ne varsa onunnu da gittiğini görüyor.
2008 yılında yürürlüğe giren 5510 sayılı yasayla emekli yaşı yükseltildi. Emekli aylığı elde etme koşulları ağırlaştırıldı, emekli maaşı hesaplamalarınada yapılan yeni düzenlemelerle emekli maaşları düşmeye başladı. Emekli yaşının yükselmesi, yıl ve prim gün sayısını tamamlayanların yaş koşuluna takılmasıyla büyük mağduriyet yaşamaktalar. Bu duruma gelen emekli ya kıdem tazminatını alarak işten ayrılıyor, ya da işten çıkarılıyor. İşini kaybeden kişi bundan böyle iş bulmada zorlanıyor. Bulsa da ya düşük ücrete çalışıyor, ya güvencesiz bir işe razı oluyor.
Emekli aylıklarının insaca bir yaşama yetmediğinde, emekli olan kişi iş aramak zorunda kalmakta, bulursa da ne verirlerse ona razı olmakta. 2017´de çalışan emeklinin dört milyon olduğu söylenmektedir.
5510 sayılı yasayla emekli aylıkları güncelleme kat sayısı değiştirilerek, daha önce milli gelir artışlarından yüzde yüz alan emekliye, şimdi ise yüzde otuzu verilmekte. Milli gelir bir ülkenin milli değeridir. Bunun yalnızca yüzde otuzunu emekliye vermek, emeklinin değerinin belirlenmesi konusunda bir kompleks algısı oluşturmaktadır. Ayrıca emekli maşlarına her altı ayda bir kağıt üzerindeki enflasyon zammı verilirken, pazar ve gerçek piyasa enflasyonuna emekli adeta ezdirilmekte, bu artışta emekliye büyüme oranından fark verilmemektedir.
Bu ve benzeri sorunları yaşayan emekliye baktığımızda; ne iş verilse yapıcı, torun torba bakıcı, kahvelerde okey, tavla oynayıcı, camilerde ibadet edici, hastahanelerde şifa arayıcı, ay başını iple çekici duruma gelmişlerdir.
Avrupa emeklisi dünya turunda
Türkiye emeklisi çile kuyruğunda.