Sadullah ÇAĞLAR


ENGELS´İN EVİ

Sadullah ÇAĞLAR


Genel kültür toplumların gelişme yapısında belirleyicidir. Geçmişi olmayanın geleceği olmaz. İnsan tarihsel kimliğiyle kendini ifade eder.
İnsan farklı ülkelere gittiği zaman gittiği ülkenin uygarlığa katkısını merak eder. Örneğin eski Mısır´da piramitler, İskenderiye Kütüphanesi, Kahire Müzesi… ya da Anadolu, Efes Harabeleri ile oldukça zengin bir coğrafyadır. Paris Louvre Müzesi, Paris Operası, Notre Dame Katedrali ile meşhurdur. Roma anıtlarla kuşanmıştır. Atina Sokrates´in, Aristo´nun politikası ile ve Ellen kültürü ile öne çıktı. Apollo anıtı sanki dünyaya seslenir: Beni ziyaret etmeyi unutmayın.
Şimdi Dünya ekonomi politikasına öncü olan iki kişiden biri olan, Karl Marx´ın eserlerini yaşama geçiren Engels´in Bremen´deki anıtsal müze olan tarihi evini anlatacağız.
25 Nisan 1991 tarihli Cumhuriyet Gazetesi ekinde Refik Durbaş´ın Friedrich Engels´in evi konulu yazısına bakalım; “Havada yağmur kokusu, Engels Caddesi öğleden sonrasının sessizliğini yaşıyor. İşçilerin Kurtuluşu heykelinin bulunduğu ve 1820 tarihinde doğduğu eve yerleşmiş Engels. Savaş sırasında ev yerle bir olmuş. Daha sonra müze olarak şimdiki haliyle yeniden kurulmuş.”
Yağmur altında işçi sınıfının şimdiki halini düşünüyor olmalı kollarındaki zinciri kırmış adam ve karşısındaki evin penceresinden Engels ona bakıp düşünüyor olmalı.
İnsanlık tarihinin ve evinin usulca zilini çalıyorum. Oturma odası; Engels burada mı kabul ediyordu dostlarını? Konukları rahatsız etmeden yukarı çıkıyorum. İkinci katın kütüphane odası, camlı bölmelerde kitaplar. İlk gözüme çarpan Engels´in vasiyetnamesi; ‘Ölümümden sonra cesedimi yakın. Mezar da istemiyorum. İki kahraman olmaz, bütün eserler onun, Marx´ın. Gerçek kahraman odur. Bütün mal varlığımı Karl Marx´ın ailesine bağışlıyorum.
Büyük dehanın müze evini gezmeye devam ediyoruz; Duvarda resimler, Marx´ın eşi Jeny´ye Sekspir´den soneler okurken bir resmi. Bu arada özenle seçilmiş mobilyalar ve cep saati. Geçmişten günümüze hala çalışıyor saati. Engels´in düşünceleri gibi hiç durmayan saati. Engels´in okuduğu kitapları inceliyorum. Maria Menson´un çevirdiği kitaplar ve dikkatimi çeken Kapital kitabının tam metni. Balzac´ın romanları Vadideki Zambak, Goriot Baba.
Engels için Balzac aslında Napolyoncu; ‘Ama ona rağmen önemli bir yazardır, duygu dolu eserleri beni çok etkiledi. Örneğin İngiliz yazar Dickens´ın kitapları, İki şehrin Hikayesi yada Oliver Twist gibi, İngiliz edebiyatı genelde sosyal içerikliydi.
Oliver Twist, sınıf çelişkilerini yani yoksulluğu teşhir eden roman, Londra´nın Doğu yakasındaki sefaleti anlatır. Küçücük çocuğun yaşam mücadelesi ve gösterişli saray aristokrasisinin perde arkasındaki acımasız katılığı anlatılır.
Aslında Batı Edebiyatı Hugo, Zola, Balzac gibi sosyal bilimcilerin ortaya çıkmasında belirleyici oldu. Yine Engels´in kitaplığında göze çarpan Şekspir´e ait Atinalı Timon eserinde para konusunu ilginç şekilde açıklar.
Eserin kahramanı Timon bütün servetini acı çeken yoksul kişilere harcar. Bir gün Timon´un tüm parası biter. Destek olduğu insanlara gider ama kimseden yardım alamaz. Timon hayata isyan eder. Yaşam heyecanı yok olur.
Engels´in el yazmalarına dikkat ediyorum, ne kadar güzel yazılmış. Kitapların bir köşesinde şöyle bir yazı göze çarpıyordu; Gençleri kitapla beslemeyen ulusların sonu acı olur.
Başka camlı bir köşede Marx ve Engels´in elyazmaları vardı. Onları İngilizce çeviri olduğu için okumaya başladım. Yazışma daha çok Paris komünü üzerine karşılıklı yorumlardan oluşuyordu.
Engels´in eseri olan Doğanın Diyalektiği kitabı camlı bölmede yer almıştı. Engels´in kütüphanesinde her şey çok güzel düzenlenmişti. Marx´ın küçük heykeli bir köşeye konmuştu. Elinde eseri Kapital.
Ayrıca Engels´in aile resimleri… Annesi ve Babası ve bunlara eklenmiş bir resimde Engels´i 19 yaşında gösteriyor.
Evin merdivenlerinden inerken her basamağı 1700´lerden kalma bir tarih yaprağı. Sol yanımda bir yüz beliriyor. Bu büyükbabasının babası, bu annesi, bu kendisi.
Kapıyı açıp sokağa çıktığımda yağmur kokusu vuruyor yüzüme. Karanlık çökmek üzere. Engels perdesini çekip Anti-Dühring adlı eserini yazmak için odasına çekilmekte.
Büyük bir dehanın yaşamından bilgiler edindik. Bu nasıl dostluk, bu ne fedakarlık. Avrupa´nın zengin, fabrikatör bir ailenin varisi Engels, zenginliği reddedip, işçi sınıfının yanında yer alan dostunun eseri, yeni bir çağın önünü açacak olan kitabını hayata geçiren Engels, tarihsel olarak unutulmazlar arasında yerini çoktan aldı.
Şimdi dostunun ölümü üzerine Engels´in mezarı başında ağlayarak yaptığı konuşmayı okuyalım; “14 Mart günü öğleden sonra, düşünürlerin en büyüğü artık düşünemez oldu. Onu koltuğunda rahat ama sonsuzluğa dek uyumuş bulduk. Nasıl ki Darvin organik doğanın gelişme yasasını bulduysa, Marx da ekonominin gelişme yasalarını buldu.”
Londra radyosu yüzyılın en büyük bilim adamı anketinde Karl Marx´ı birinci seçti.