Halit KATKAT


Eskisi Gibi Olmayacak Anlayışı

Halit KATKAT


Virüs salgını başlamadan öncesinde büyük emperyalist güçler ticari bir savaşa, tüm alanlarda birbirlerine meydan okumaya hazırlanıyordu. Virüs salgını başlayınca emperyalist güçler arasındaki bu meydan okuma ve kavga bitmedi. Buna bir de ‘virüsü sen çıkardın, ben çıkarmadım´ kavgası eklendi.

Kapitalist sistemin krizleri bitmez, krizler birbirini kovalar. Son on yılda gelişen derin çelişkiler günümüzde ortaya çıkıyor ve tüm toplum kesimlerini etkiliyor. Sağlık sistemindeki özelleştirmeci politikalar sonucu sistemin devasa ekonomik olanaklarına karşın virüs salgınıyla baş edemediği gibi...

Bu gün salgın sonrası dünyada değişimden bahsederken 'eskisi gibi olmayacak' deyimi hep tekrarlanıyor. Konuya felsefik açıdan yaklaşınca 'eskisi gibi olmayacak' deyimi ancak küçük nicelik değişimlerin birikerek büyük bir nitelik değişime yol açması anlamında kullanılır. Basit bir örnek vermek gerekirse bir kapta suyun ısınıp yüz dereceye gelince kaynayıp buhar haline gelmesini verebiliriz. Su önce azar azar ısınarak niceliksel değişime uğramış sonrada kaynayarak buhar haline dönüşmüş; yani niteliksel değişime uğramıştır. Artık o buharı ne yapsanız eski haline getiremezsiniz. Buharı damıtma işlemi uygulasanız bile meydana gelen su eski su değildir. İçindeki mineralleri kaybolmuştur. İşte o deyim tam da burada kullanılır. Toplumsal olaylarda da toplumun eski yapısına geri dönmemesi ya da dönememesi için kullanılır.

Konumuz açısından baktığımızda eğer bir toplumda eskiye dönüş olmamasından bahsediliyorsa orada niteliksel değişim olmuş yani eski yöneten sınıfların tamamen tasfiye olmuş yerine yeni sınıfların gelmiş olması gerekir. Şimdi buradan ister ulusal, isterse uluslar arası boyutta olsun yöneten sınıflar yönetememe krizi içerisindedirler. Zaman zaman ulusal ya da uluslar arası sermaye sahiplerinden bazılarının 'Marks haklı idi' söylemi ya da yönetmekte aciz kalan büyük firmaların CEO´larını istifaları gibi olaylara bakarak egemenler yönetemiyor olduklarını kabul ediyorlar; deyip onlardan devrim ya da değişiklik beklemek ancak saflıktır. Toplumsal değişikliği yapacak olan bu gün dünyayı yöneten sınıflara temelden karşı olan sınıftır. O da üretimdeki yeri dolayısıyla işçi sınıfıdır. Egemen sınıflar ne kadar acz içinde olursa olsun onların kendiliğinden değişip halktan yana kararlar alması kendi sınıf karakterine aykırıdır. Toplumun yapısını değiştirecek, kendisini de yandaşı sınıfları da sömürüden kurtaracak sınıf olan İşçi sınıfının konumlanışına ve örgütlenmesine baktığımızda egemen sınıfın güçleriyle karşılaştırdığımızda henüz toplumu değiştirme güç ve iradesinden uzak olduğunu görürüz. Yani şimdilik toplumun geri dönüşsüz değişimi noktasında değiliz. Evet değişimler işçi ve emekçilerin basıncı ile olabilir; ama bu kısmi değişiklikler olacaktır.

Ayrıca burjuva sınıflar 1789 Fransız devriminden sonra yüz yıllara dayanan yönetim deneyimine sahiptir. Devrimden seksen iki yıl sonra Paris´i ele geçiren işçi isyanını bastırmak için Fransız burjuvazisi, kendisi ile savaş halinde olan o dönemin Prusya hükumetinden yardım istemiş ve o yardımla isyanı bastırmıştı. Daha o zamandan burjuva güçler ne kadar kanlı bıçaklı olurlarsa olsunlar işçilere karşı birleşmek zorunda olduklarını kendi deneyleriyle öğrenmişlerdi.
Çağımızda toplumsal değişim için yöneten sınıfların yönetmekte aciz kalması yetmez; değişim isteyen sınıfların da güçlü örgütlenme ve değişim isteklerine ihtiyaç vardır.