Halit KATKAT


Faturayı kim ödesin?

Halit Katkat


Cumhuriyet Gazetesi´nden Şehriban Kıraç´ın haberine göre, geçen yılın 8 ayında 64 bin 305 esnaf kepenkleri indirirken, bu yılın 8 ayında kepenk indiren esnaf sayısı yüzde 12 artışla 72 bin oldu. Geçen yıl temmuz ve ağustos aylarında 12 bin 530 esnaf kapanırken bu yıl aynı dönemde kepenk indiren esnaf sayısı yüzde 50 artışla 19 bine dayandı.
Görüldüğü gibi bu veriler TL´nin hızlı düşüşünden önceki dönemi kapsıyor. Öyle görünüyor ki ileriki dönemlerde kepenk kapatmalar daha da artacak. Paranın değerinin düşüşüne paralel olarak ödeme güçlüğü içinde kalan işyerleri önce işçi ücretlerini kısıtlayacak ya da işçileri işten çıkaracak; hükümet tasarruf tedbirleri adı altında işçi, memur ve emekli maaşlarında kısıtlamaya gidecek. Dolayısıyla ücretleri düşen, işsiz kalan emekçilerin alım güçleri de düşecek. Böylece ev, araba alanlar alamayacak; almışsa taksitlerini ödeyemeyecek. Sonra dayanıklı tüketim mallarından yani mobilya, beyaz eşya vb alımlarından kısıntıya gidecek. Daha sonra giyim ve en sonda yiyecek, içecekten kısıntıya gidecek. Böylece emekçilere mal ve hizmet veren esnaf da ödeme güçlüğü içine girecek. Vergisini, dükkân kirasını ödeyemeyen esnaf kepenk kapatmak zorunda kalacak. Çünkü esnafın kaderi emekçilerin alım gücüne bağlı.
Ekonominin devindirici gücü de emekçilerin alım gücüne bağlıdır. Yukarıda sayılan nedenler, otomobil, beyaz eşya, mobilya, tekstil ve gıda ürünlerini üretenler için de geçerli. Üretilen mallar satılmazsa bu üreticiler ve hatta ithal malı ticareti yapanlar da ödeme güçlüğü ve iflasla karşı karşıya kalacaklardır. Çünkü dolarla aldıklarını TL ile satmaya kalkınca zorluk çekecekleri açıktır. Bu arada bankalar da kredi vermekte isteksiz davranacak ve kredi faizlerini yükselteceklerdir. Hatta yükselttiler bile.
Bu kriz ortamında ayakta kalacak olanlar TL ile alıp dövizle satan ihracatçılar ve bir de dolarla iş yapan turizm şirketleri olacaktır.
Fabrikalarda işçi çıkarmalar ve kölelik koşullarında çalıştırmalar başladı. Bunlardan biri dünyanın en büyük havaalanı olacağı diye övünülen 3. Havaalanı inşaatında Cengiz Holdingin işinde çalışan işçiler kölelik koşullarında çalışmak istemedikleri için iş bırakmış ve jandarma baskısı ile karşılaşmışlardır. Ne sorunları var da bu işçiler böyle bir eyleme kalkışmışlardır? Kendi el yazısıyla yazdıkları mektuptan; bu devirde tahtakurusu olan yataklarda yattıklarını, altı aydır maaş ödenmediğini, iş güvencesi olmadığını ve işverenin istediği an işten attığını, geçmişe dönük ikramiyelerini alamadıklarını, maaşlarının hesaba yatmadığını öğreniyoruz. Ayrıca her gün en az iki iş cinayeti olduğu halde bütün bunların gazetelere yansıtılmadığını ve yansıtılmaması için baskı yapıldığını öğreniyoruz.
Bütün bunlar vergi borçları yapılandırılıp sıfırlanan ve düşük faizli kredilerden yararlanan, dövizle ihaleler alıp sermayesini büyüten Cengiz Holding´in şirketinde oluyor.
Kriz dönemlerinde hep “şirketler batıyor kurtaralım, borçlarını yapılandıralım” demektedirler. Hiç “işçiler, emekçiler zor durumda, ödeme güçlüğü içinde kredi borçlarının faizini silelim, yapılandıralım” dendi mi?
Bundan sonra da “ülke elden gidiyor”, “dış güçler kriz yaratıyor” “bir olalım, diri olalım” diyerek emekçileri sermaye kesiminin arkasında saf tutmaya çağıracaklardır. Ama emekçiler birleşip bu defa krizi yaratanlar, kredilerden, borç indiriminden yararlananlar faturayı ödesin diyebilirlerse krizin yükünü hafif atlatabilirler. Yoksa kıdem tazminatına el koyma ve işten atmalar dâhil birçok saldırı emekçileri bekliyor.