Sadullah ÇAĞLAR


GEÇMİŞE GÖZ KAPATILIRSA GELECEĞE KÖR BAKILIR

Sadullah ÇAĞLAR


Tarihsel olarak milletlerin siyasal geçmişinde acılı dönemler yaşandı; her zaman yazdığımız gibi…

2. Dünya Savaşında 52 milyon insan öldü. Nedeni, neden sorulmadı acaba?

Bu korkunç çatışmada yalnız 16 milyon Sovyet insanı yok oldu.

Bu dünya savaşı, neden yeniden oldu? Bunun sorgulaması yapıldı mı? Hayır! Çünkü, kapital sistemin çıkışında kår amacı vardı. Daha 1. Dünya Savaşı´nın yıkımları ortada durmakta iken acaba savaş tamtamları neden çalmaya başladı. 

Bu yeni bir evrim gelişimini önleme amacıydı.

İnsanlık, iki büyük savaşta çok büyük insan değerleri yok oldu.

Almanya, batının en gelişmiş bilim ülkesiydi. Yazı makinası, matbaayı keşfeden Gutenberg, edebiyatta Goethe gibi bir aydını çıkartmış; insanlığın geleceğini belirleyen Karl Marks, Engels gibi çağa damgasını vuran iki dehayı yaratan toplum, nasıl olur da bilim dışı bir kişini arkasından gitti?!

İnsanoğlu, bu beyin feciasını düşündüğü zaman buna ancak bir akıl tutulması denir.

2. Dünya Savaşının sonucunda demokrasi güçleri kazanımı sonucunda 1945 Yalta konferansında ABD Başkanı Roosevelt, Sovyet Lideri Stalin, İngiliz Başbakanı Churchill… savaşın sonucunda yeni dünya dengelemesi tartışma konusu olurken savaştan en büyük insan kaybını yaşan Sovyetlerin lideri, savaş suçlusu Almanya´nın silahsızlanmasına yasak getirilmesi kararı alınması sözkonusu olunca ABD başkanı Truman bu karara karşı çıktı.

Dünya insanı, savaş son bulup barış coşkusu yaşarken savaşın galibi aslında Sovyet ülkesinin dışında ABD, yakın müttefiki Sovyetler Birliği yönetimine bilgi vermeden atom bombasını Japonya´da sivil halkın üzerinde kullandı.
Daha savaşın dumanları tüterken çok ilginç şekilde, soğuk savaşın temelleri atılmaya başlandı. Kurulan Kuzey Atlantik Paktı NATO´nun başına Normandiya Çıkartması komutanı, emekli general Eisenhower getirildi. Paktın başkomutanı general, ilk basın açıklamasında, ‘Alman askeri gücünün en kısa zamanda eski vurucu gücüne ulaşması için çaba göstermeliyiz´ diyordu.

Soğuk savaşın yeni sömürge alanlarının gündeme taşınması için ABD kendi aydınlarına yönelik de hedef koydu. Zira ABD´li bilim adamları savaş karşıtıydı. Fakat soğuk savaş kapıda bekliyordu.

Savaşın başlangıcında ABD´ye sığınmış olan Alman kimlikli atom bombası keşifçisi Albert Einstein ABD´yi terketti. Soğuk savaşın rüzgarları esmeye başlayınca aydın göçü, film müzikleri yapan Hanns Eisler, Alman vatandaşı eşiyle 1948´de Demokratik Almanya´ya gittiler.

Amerikan sinema sanatçısı Charlie Chaplin, “Hollywood, ABD sineması bitti. ABD, artık özgürlük ülkesi değil” der. Chaplin, “Ben savaşsız bir dünya özlemi içinde, bir barış delisiyim” diye haykırır.

52 milyon insan, savaşsız bir dünya umuduyla toprağa gömüldü. Ama ama ABD, insanlığın bu kazanımını kendine yönelik yeni bir imparatorluk hedefledi. Geleceğin barış ve birarada yaşama umuduna ihanet etti.

Uzun yıllar sonra Federal Almanya Cumhurbaşkanı Heinrich von Weizsaecker, 8 Mayıs 1985´te Türkiye´ye ziyareti sonrasında Federal Parlamentoda yaptığı bir konuşmada “Geçmişe göz kapatılırsa, geleceğe kör bakılır” der.

Weizsaecker´in tarihi konuşması belleklerde yeralmalı:

“Biz Almanya olarak yeni bir kuruluşa imza atarken geçmişte çektiğimiz acıları unutmadık. Geçtiğimiz o zor günlerden, dünya halklarına yaşattığımız acılardan kaçamayız. Her Alman vatandaşının o dönemden sorumluluk hissesi vardır.

Bizler Almanya´nın 1930´larda başlayan karanlık günlerde çok insanın evini, yurdunu terketme, vatanından kovulmanın ne demek olduğunu, bunu yaşayan insanlar unutmadı.

Özgürlüğü yitirmenin ne olduğunu anladığımız zaman geç kalmıştık. Özgürlük gittiğinde, yapacak hiçbir güç elimizde yoktu. Felaketin başlangıç günleri, ülkeyi savaşa sürükleyen yöneticiler sorumluydu ama, onları sorgulamadık ve bunun bedelini çok ağır ödedik. Olanlar elbette utanç vericiydi. Peki biz Alman halkı neden her şeye kulak tıkadık ve sessiz kaldık?

Berlin´e müttefikler bomba yağdırırken Hitler´in Bakanı Gobels, yaşasın savaş diyen haykırışını çılgınca alkışladık. Savaşın ve faşist rejimin tüm olumsuzluklarını, büyük bir acıyla anıyorum.

Alman esir kamplarında 6 milyon Yahudi´nin katliamını kınıyorum. Bu katliamı unutamayız.

En çok kayba uğrayan Sovyetler Birliği, Polonya halkı başta olmak üzere anılarımıza geçiriyorum ve kurşuna dizilen rehinelerin yakınlarından özür diliyorum.
Aslında insan çılgınlığının neler yapacağını kendi tarihimizden öğrendik. Bu nedenle hayalci masallara bulaşmadan, ancak moral açısından kibre kapılmadan bütün insanlara, hangi kimlikten olursa olsun onlara insanca bakmalıyız. İnsanlığın çıkış yolu budur. Geçmişimizi yargılamaktan çekinmeyelim. Hitler, amacına ulaşmak için önyargıları kullandı. Bizim için düşmanlıktan kaçınalım.

Siyah ya da beyaz insanı ayrı görmeyelim. Birbirimize karşı değil, birarada yaşamayı öğrenelim. Demokratik yöntemle seçilmiş politikacılar olarak bizlerin de bir örnekle başta gitmemize izin verin.

Karanlık günlerden bugünlere geldiğimiz konumu unutmayalım. Barış ve dostluk Türklerle çok eski, 2 bin yılı aşkın geçmişi vardır. Almanya´nın, Avrupa´nın bölünmesini önleyemedik. Türkiye´de çağımızın büyük önderi bugün Ankara´nın tepesinde Anıtkabir´de. Mustafa Kemal Atatürk´e saygılarımı sunarken bunları düşündüm. Neden bunları düşündüm? Tarihimizin en karanlık günlerinde, 1933´lerden sonra ülkemizin Hitler rejiminden kaçan pek çok insana sığınma hakkını tanıması, bizim için asla unutulmaz bir dostluk anısıdır.

1940´lar, savaşın sıcak günlerinde Batılı yönetici dostlarımız yaşamları tehdit altında olan bilim adamlarımıza iltica hakkı tanımadı. Türkiye, tüm bilim insanımıza kapılarını sonuna kadar açtı. Savaşın bitiminde üniversitelerde görevli olan Alman kimlikli öğretim üyelerine vatandaşlığı resmi olarak tanıdı.
‘İstediğiniz kadar Türkiye´de kalabilir, göreve devam edebilirsiniz´ diyerek bu aydın insanları onurlandırdı. Bizler, Alman halkı olarak bu insanlık olayını unutamayız.

Şimdi Almanya´da çalışan Türk işçileri, bizim yurttaşımızdır. Türklere çok büyük borcumuz var.
Geçmişte birarada yaşamayı sizler gösterdiniz. Geçmişe göz kapatılırsa geleceğe kör bakılır.”

18 Kasım 1985 Federal Almanya Parlamentosu´nda yapılan konuşmadan. (Kaynak: Bilim ve Sanat Dergisi)