Halit KATKAT


Geziden Bir Mayıs´a

Halit KATKAT


 

Her Bir Mayıs´ta olduğu gibi bu Bir Mayıs´ta da işçi ve emekçiler alanlara çıkıp taleplerini haykıracaklar. Ülkemizde katliam düzenlenen yetmiş yedi Bir Mayısından sonra uzun yıllar işçi ve emekçiler sendikalar tarafından Bir Mayıs´ı kutlamak amacıyla Taksim Alanına çağrıldı ve hatta Taksim alanının adını Bir Mayıs Alanı olarak isimlendirdiler. Tüm Ülkede yüzlerce alan ve milyonlarca işçi ve emekçi varken ve Bir Mayıs tüm işçilerin Mücadele günüyken bugünü bir alana sıkıştırmak, hatta tabulaştırmanın mantıklı bir açıklaması yoktu. Nitekim yıllar sonra da olsa bu yanlıştan dönülerek her il ve ilçede kutlanır duruma geldi.

Gezi direnişi de aynı Bir Mayıs Alanında başladı. Orada kesilmeye çalışılan ağaçlara sahip çıkmak isteyen çevrecilerin uzun süre içinde barındığı çadırlar belediye görevlilerince yakılması sonucunda direniş geniş alanlara ve tüm kentlere yayılarak büyüdü. Talepler de ağaçların korunmasından çıktı ve kitlelerin bütün anti demokratik uygulamalara karşı talepler ileri sürmelerine ve demokrasi taleplerine dönüştü. Bir aydan fazla bir süre 79 ilde devam eden sokak direnişi sonucunda Devletin Başındaki yetkililer Taksim´de bu kendiliğinden bir araya gelmiş kitleden görüşmek üzere temsilciler istediler. Şu anda yargılanan kişiler bu direnişin bir sonuca varması için “görüşmeye biz gideriz” diyerek o anda orada bulunanların rızasını alarak giden kişiler. Bunlar direnişe katılan tüm kitlelerin seçtiği yöneticiler değildi. Ortada direnişi örgütleyen herhangi bir örgüt olmadığı gibi bir liderlik te söz konusu değildi. Bu kişiler neden seçildiler? Bunlar sistemdeki anti demokratik uygulamalara karşı tamamen kendiliğinden sokaklara dökülen kitleleri korkutmak ve göz dağı vermek amacıyla seçilmiş kişilerdir. Bugün de Osman Kavala ‘ya beraat ettiği davadan müebbet, diğer on altı kişiye de on sekizer yıl hapis cezası verilmesi hukuki yargılamanın ötesinde kitlelere bir göz dağı verme amaçlı olduğu davayı takip eden herkes tarafından görülmektedir. Burada bir adaletten bahsedemeyiz. Zaten genel anlamda işçi ve emekçiler için adaletin olmadığı burjuva hukuk sisteminde görünüş olarak gösterilmeye çalışılan “adalet ”in de köküne kibrit suyunu iktidar kendi elleriyle döktü.

Gezi davasında tutuklu ve tutuksuz yargılananlara verilen bu ağır cezaların Bir Mayıs arifesine rastlatılmasının bir tesadüf olmadığı inancındayım. Amaç ister Bir Mayıs´ta alanlara çıkmakta kararlı olmayan ya da kararsız olan kitlelerin Bir Mayıs´a katılmalarının azaltılması olsun, isterse kitleleri isyan ettirmek için kışkırtma amacı taşısın her ikisi de iktidarın ömrünün uzatılmasına hizmet etme amacına yöneliktir. Birinci durumda, yani kitlelerin korkup sinmesi durumunda, iktidara itaat edenlerin sayısı artacak; ikinci durumda yani kitlelerin isyan etmesi durumunda askeri müdahale meşru sayılarak kitleler sindirilecektir. Böylece her iki durumu da iktidar kendi ömrünü uzatmak için kullanacaktır.

Burjuva demokratik devrimini tamamlamış batı toplumlarında kazanılmış haklar, kurumlar aracılığıyla bugün de, yani emperyalist aşamada, korunurken, demokratik devrimini yapamamış ve yarı feodal ilişkilerin devam ettiği ülkemizde adaletin görüntüsünü asma yaprağı şeklinde bile koruması mümkün olmamaktadır. Burada şunu belirtmekte yarar var; burjuva demokrasisi nasıl uygulanırsa uygulansın bu işçi ve emekçiler için diktatörlüktür. Liberal bakış açısıyla savcılara ya da hakimlere “adaleti yerine getirmedi” şeklinde serzenişte bulunmanın onlara kızmanın hiçbir yararı yoktur. Çünkü bu bir sistem sorunudur. Hukuk sistemi de bu sistemin bir parçasıdır ve iktidarda olan sınıfın adaletini yansıtır. Hâkim ve savcılar tek başlarına kahramanlık yaparak üstelik iktidarın hilafına karar vermelerini beklemek burjuva hukuk sistemini anlamamaktır. İnsanlık için adalet, ancak işçi ve emekçilerin iktidarlarında sağlanabilir

Bu anlamda Bir Mayıs ve diğer alan toplantılarının yapılırken dikkat etmeleri gereken en önemli konulardan biri alandaki insanların güvenliğini sadece polise bırakmamaları kendilerinin de denetlemesi. Daha önceki, Ankara Gar katliamı gibi, alan toplantılarında yapılan katliamları unutmamalıdırlar. Bir diğer önemli konu da sadece alan toplantılarına en üst seviyede önem verirken sınıfsal özü gözden kaçırmamalıdır. Esas çelişki işçi sınıfı ile burjuvazi arasında ve bunun en görünür yanı fabrika ve işyerleridir. Bu bakımdan işçiler önce fabrika ve işyerlerinde burjuvazi ile kapışmak zorundadırlar. Bu yerlerde üretimin durması kadar burjuvaziyi etkileyecek başka bir eylem yoktur. İşçi sınıfının birleşik sınıfsal eylemi olmadan doldurulacak hiçbir meydan burjuva sınıfının yolsuzluk, sömürü ve adaletsizliğini durduramaz ya da geri adım attırsa bile kısa zamanda bu kazanımlar burjuvazi tarafından geri alınır.