Nurullah ER


GEZMEK...

Gezmek, görmek, dinlenmek, eğlenmek insanların; ekmek kadar, su kadar doğal ihtiyacıdır.


Gezmek, görmek, dinlenmek, eğlenmek insanların; ekmek kadar, su kadar doğal ihtiyacıdır. 

İnsan bilmediği, tanımadığı bir yeri gezerek, görerek öğrenir. Bilgi edinir. Boşuna dememişler; “Çok gezen mi, çok okuyan mı bilir?” Aslında ikiside yabana atılır değil, bilgilenme konusunda.
Geçen hafta ben de geziye çıktım. Gezi dedimse, ne Avrupalı emeklilerinki gibi turistik yurt dışı gezisi, ne de bizdeki tuzu kurular gibi beş yıldızlı otellerde, deniz kıyısında, plajlarda ye, iç, yat, kalk, açık büfe... değil.
Bizim gibilerin gezisi; eş dost, hısım akraba ziyaretleridir. Kızdır, oğlandır, ana- babadır, yakın akrabalardır. Başka şehirlerdedir, onlara gidilir. Hem hasret giderilir, hem de çevre gezilir, görülür.
16 Mayıs´ta Hatay hava yolları uçağıyla kızımın yanına İstanbul´a gittim. Uçak, Hatay-İstanbul arasını bir saat on beş dakikada alırken, Sabiha Gökçen Havaalanı´ndan Ataşehir´e otuz kilometrelik yolu iki buçuk saatte aldık. İstanbul´da olmayı, orada yaşamayı, insan trafikte karşılaştığı çileyle anlamaya çalışıyor daha işin başında.
İskenderun´da günlük güneşlik bir hava varken, sanki İstanbul´da kış devam ediyordu. Bereket versin yanımıza bir kaç parça kışlık giysi almıştık.
İstanbul´da daha önceleri kaldığımdan, gezmeye, görmeye değer tarihi ve doğa güzellikleri olan yerleri gezmiştim kısmende olsa. Derler ya! İstanbul gezmekle biter mi?
Günümüzde şehirlerde genelde gezilen yerler alış veriş merkezleri olduğundan, böylesi yere gitmeyeceğimi kızım bildiği için “Ağva´ya” gidelim dedi.
Ağva; Batı Karadeniz´de ormanların arasında bir koy. İstanbul´a 80 kilometre uzaklıkta. Genelde İsanbulluların sayfiye yeri, Şile´ye bağlı. Şile´yi geçtikten sonra, sık ormanlıklar arasında, virajlı, inişli, çıkışlı dağ yollarından; meşe, kestane, ıhlamur ağaçları arasından ilerleyerek Ağva´ya varırsınız.
Arkasını yeşilin bin bir tonunun egemen olduğu ormanlara yaslamış, Karadeniz´in mavi sularının, hırçın dalgalarının kıyıları dövdüğü koya oturmuş, Yeşilçay ve Göksu çaylarının arasına yerleşmiş bakir bir bölge... Cennetten bir köşe...
Yeşilçay içerisindeki teknelerle, yarım saatte kıyı boyunca Ağva´yı gezersiniz. Gezi boyunca yeşilin, mavinin bin bir tonunu, turistik tesisleri, gür ormanları, martıların kanat çırpışını, balıkçı teknelerini, dar sokakları, küçük mekanları görürsünüz. Koyda kıyı boyunca uzanan plaj, halk plajı konumunda olup genişce bir kumsala sahiptir. Plajda yaz hazırlıkları yapılıyor, giriş ücretsizmiş.Yaz günleri aranıp da bulunmayacak bir yer.
Ağva, yeşilin ve mavinin tonlarıyla, ince altın sarısı kumlarıyla, tarihin doğayla, mutluluğun huzurla buluştuğu bir yerdir. Dalgaların kimi zaman sakin, kimi zaman hırçın kıyıyı sever gibi, döver gibi olması adeta insan ruhunu yansıtıyor.
Dönüşte karanlığa kalmıştık. Ormanların içinden ilerlerken, dallardaki karanlığın gölgeleri üzerimize düşüyor gibi oluyordu. Bu manzara başka bir renk katıyordu geceye.
Gecenin ilerleyen saatinde eve geldiğimizde, tatlı bir yorgunluk basmıştı üzerimize. Birden gök gürledi, şimşek çakmaya başladı, pencerden baktığımızda bardaktan boşanırcasına yağmur yağıyordu.
İstanbul´daydım. Bildiğiniz, tanıdığınız , herkesin kendince bir hikayesinin olduğu İstanbul... Ortak yaşamlar, kaderler bir olsa da!
Tarihine, coğrafyasına, doğa güzelliklerine, ekmeğine, aşına herkesin koşup geldiği İstanbul!
Tarih boyunca en çok konuşulan, çekim merkezi olan İstanbul...
Geceleri ışık seli, gündüzleri insan yeli olan İstanbul.
Yağmur tüm şiddetiyle yağıyordu, gecenin ilerleyen saatleriydi. İstanbulu düşünüyordum bir şeyler yazayım diye, ne yazıla bilir, ne anlatıla bilirdi ki? Birden aklıma Abdurrahim Karakoç´un dizeleri geldi.
Çıkıp baksam Çamlıca´nın başına
İki kıta bir boğaza aşina
Karakoç´um gel yorulma boşuna
İstanbul´u tarif etmek zor şimdi.
Artık İstanbul için ne söylecek söz, ne de görecek göz kalmıştı.
NOT: 8 Mayıs 2017 tarihinde Ses Gazetesi köşemde yazmış olduğum “Elektrik Çarpması” başlıklı köşe yazıma, Toroslar Edaş şirketi şu açıklamayı gönderdi:
“Haberinize konu olan müşterimizin sayacı, uzun süre tüketim kaydetmemesi nedeniyle sökülerek labaratuvara gönderilmiş ve muayene sonucunda arızalı olduğu tespit edilmiştir. Bunun üzerine ortalama tüketim hesaplanarak faturalandırılmıştır. Ancak müşterinin ilgili dönemde kullanımının olmadığı yönünden beyanı ve tarafımıza ilettiği belgelere istinaten ek tüketim faturası iptal edilmiş ve fatura bedeli kendisine iade edilmiştir. Bilgilerinize sunarız.”
NOT: Cevap yazısından sonra müşteri beni arayarak parayı henüz almadığını bildirmiştir.