Akın BODUR


Göç dalgası

Akın BODUR


Astana Anlaşması kapsamında Tahran´da düzenlenen ´liderler zirvesi´nde ´ortak metin´ açıklandı ama uzlaşma olmadı. Soçi de ise belli bir uzlaşmaya varıldı. Yani, İdlip´e bombalar sürecek...

Birleşmiş Milletler, 800 bine varan göç dalgasının Türkiye´ye gelebileceğini öngörüyor. Farklı kuruluşlar ve çeşitli medyaya göre de sayılar değişebiliyor.
Görünen o ki, Türkiye ´hiç´ ya da ´çok az´ göçmene kapısını aralayacak. Aslında olası bir göç dalgası sınırda durdurulacak. Türkiye´nin, Hatay´da, Suriye sınırında yaptığı askeri yığınak ya da sınırda daha önceden konuşlandırılan birliklerin aynı bölgede farklı yöne kaydırılması da bunu gösteriyor.
Kızılay Genel Başkanının bir süren önce Cilvegözü Sınır Kapısında açıklaması, birkaç gün sonra İçişleri Bakanı Süleyman Soylu´nun, Göç İdaresi Genel Müdürü ve AFAD Başkanının da katıldığı Hatay ziyareti tesadüf değildir; aksine bir hazırlık gibi.
İdlip´ten Türkiye´ye gelebilecek olası göç dalgası, sınırda, Suriye topraklarında belirlenecek ´güvenli bölgeler´de kurulacak kamplarla önlenecek, engellenecek. Tahran ve Şosi´de yapılan görüşmeler sonrası Hükümetin resmi açıklaması da ´savaşsızlık bölgesi´nin oluşturulması yönünde. Aslında bu Suriye´de savaşın ilk yıllarında dillerdirilen ve mültecilerin yaşam alanı olmasını sağlaması olarak önerilen ´koridor´un bir farklı ve yeniden dillendirilmesi.
Kızılay´ın Suriye topraklarında, Cilvegözü Sınır Kapısının karşısındaki Bab El Hawa´dan 10 belki de 15 kilometre ileride birden çok kamp yapımına başladığı bir süredir dillendiriliyor. İdlip bölgesinde savaşmayanların barınmasını sağlayan kamplar, her savaşta olduğu gibi harita ve koordinatlar üzerinde işlenip, uluslararası savaş hukuku açısından ´bombalanmayacak´ alanlar olarak işaretlenecek. Ve bu alanlara da hava saldırısı yapılmayacak. Olası bir tehlikeye karşı Kızılay bayrağı ve çatı ya da çadırlara ´hilal´ işareti de konulacaktır.
Sınırdaki askeri varlıklar, bir anlamda o kampları da koruyacak; Suriye askerinden gelebilecek ve Hatay topraklarına düşecek bombalara karşı belki ´angajman kuralları´ kapsamında misliyle karşılık da verilecek.
Peki göç dalgası olursa ne olacak?
Gelenlere ateş mi açılacak?
İdlip, Suriye´deki savaşın önemli bir anahtarı. Ve orada yıllardır toplanan, açılan koridorlarla oraya yığılan silahlı birçok gücün kontrol alanı. Alanda silah kimdeyse, güç de ondadır. Bu güçler ülkeyi tehdit ederse (ki ediyor bile olabilir), silahlarını sivillere yönetirse, o zaman göç dalgasını kamplar durdurabilir mi?
Suriye konusunda sığınmacılara yönelik bir dönem ´açık kapı´ politikası uygulayan ve bir süredir kapılarını kapatan Türkiye ile Astana´da uzlaştığı ülkeler, İdlip´te elinde silahı bulunduran ve aslında emri farklı ülkelerin istihbarat servisleri ya da yönetimlerinden alan radikal grupları ne kadar önleyebilecek?
Ya da İdlip´e terk edecek radikal silahlı grupların gidiş adresi Afrin mi olacak?
Rusya ve Suriye yönetimi, Halep ve çevresindeki radikal grupları belli bir alanda toplamak için İdlip´e açtığı koridaru yeniden açıp, bu grupların yeniden dağılmasının kararını alır mı? Hiç sanmam.
Ama bu gruplar Türkiye´ye gelmsine izin verilmemesi kararı sürerse, gidecekleri tek adres Afrin yöresidir.
Cinderes ve yöresi; Afrin, radikal grupların yeni adresi olursa, sınırımızdaki Afrin´deki doku ya da oluşturulan yeni doku bozulur mu? Bozulursa bu Türkiye´yi nasıl etkiler? Çok bilinmeyenli sorular gibi görünse de aslında birçok açıdan tahmin edilebilen yanıtları barındırıyor, gibi...
Bekleyip göreceği gibi...
Peki siz dersiniz?