Halit KATKAT


Gündem deprem

Halit KATKAT


Yine deprem konuşuyoruz, yine gündemde deprem var. Bugün toplumumuzu meşgul eden konuların başında deprem, işsizlik, yoksulluk, şiddet, eğitimsizlik ve hastalık geliyor. Elbette bu konuların gelmesi boşuna değil. Çözülmemiş, yada çözülmesi için adım atılmamış konular elbette toplumu meşgul etmeye devam edecektir.
Ülkenin üçüncü büyük kenti ve önemli sanayi kentlerinden biri olan İzmir, deprem merkezinden 150 kilometre uzakta olmasına karşın, depremin yıkıcılığını önemli ölçüde hissetmesi, arkasında yıkılmış binalar, ölü bedenler, yaralılar, canlı kurtarılan bebeklerin sevinci yanında, gözyaşları ve toprak altındaki canları kurtarmak için canla başla gece-gündüz çalışan emekçi insanlarla da anılacaktır. Ama en çok da bunca insan ve maddi kaybın, rant uğruna olduğu ile anılacaktır.
Geçmiş yıllardan beri oy uğruna ve yandaş koruma programı ile uygulanan “kentsel dönüşüm” adı altında “rantsal dönüşüm” yapılmasının sonucudur bu insanların başına gelenler.
20 yıldan beri kentlerin nüfusunun hızla arttığı dikkate alındığında, kentlerimizde deprem riski düne göre daha da artmıştır. Yani, halkın güvenli ve sağlıklı konut ihtiyacı düne göre daha acil ve daha hayati hale gelmiştir.
1999´da meydana gelen Gölcük depremi İstanbul´u da etkilemiş ve görece deprem merkezine daha uzak olan Avcılar semtinde önemli hasarlar meydana gelmiştir. Uzmanlar Avcılar´da meydana gelen hasarların zeminin jeolojik yapısının sağlam olmadığından meydana geldiğini belirtmiş ve bir daha olmaması için birçok önlem önermişlerdir.
Bu önerilerden bazıları şöyle:
-Türkiye´nin bir deprem ülkesi olduğu gerçeğiyle yaşanması
- ‘Yapı stoku´nun Türkiye gerçeklerine uygun olarak yenilenmesi
- Bir seferberlik anlayışı ile, bilimin ve teknolojinin sağladığı imkanların doğru olarak kullanılması gerektiği,
- Depreme hazırlık için ciddi bir bütçenin ayrılması,
18 yıldır iktidarda olan AKP bu önerilerin hiçbirini dikkate almadı. İktidarın o dönemde bir defaya mahsus koyduğu deprem vergisi AKP hükümetlerince devamlı hale getirildi. Bugün de iktidarın başındaki yetkili zat, “nereye harcadıksa harcadık, onların hesabını vermeye zamanımız yok” diyor. Yani ben oyları alır iktidara gelirim, istediğimi yapar kimseye de hesap vermem” diyor. Hal bu ise demokrasilerde halka hesap vermek esastır. AKP´li bir belediye başkanı depremzedelere öneri olarak “yeni ev alsınlar” diyor. Zaten o insanların mali durumları iyi olsa çok daha iyi evlerde otururlardı. Ama burada sorgulanacak sadece iktidar değil, yerel yöneticilerde parti ayrımı gözetmeksizin halk tarafından sorgulanmalıdır. Neden kentsel yerleşim alanlarını açarken inşaat yapılacak alanların sağlam olmasına dikkat etmiyor? Neden tarım alanlarını yapılaşmaya açıyor? Kentin imar planlarını yaparken neden kentteki meslek örgütleri, muhtarlar ve kent sakinleri ile birlikte tartışıp yapmıyor? Ya da kent konseyi ile birlikte bu planları yapmıyor? Burada temelde rant ve yetkinin paylaşılmaması sorunu var. Feodal bencillik toplumun hücrelerine kadar işlemiş diyebiliriz.