Sadullah ÇAĞLAR


Halep Gezi Anıları

Akdeniz´de Hatay, Suriye ile Türkiye yakın sınır komşusudur.


Akdeniz´de Hatay, Suriye ile Türkiye yakın sınır komşusudur. Onun ötesinde Türkiye içinde uzun dönem bir arada yaşama dönemi vardır.
Geçmiş süreçten doğan ortak coğrafyada yaşam iki toplumdan oluşma sonucunda sınırın öte yanında yakın akrabalık doğal olarak vardır.
1939… sınırların ayrılması sonucunda aile bölünmüşlüğü yaşanmıştır.
Avrupa Batı dünyası bu yakın sınır olaylarına neden olduğu için İkinci Dünya Savaşı´nda Avrupa Birliği´ni keşfederek batıda bu sınırlara neden olayı çözmüşlerdir.
Bu nedenle bizim ailede de aynı konu olmuştur. Geçmiş yıllardan beri Suriye Halep´i görmek bizde bir tutkuydu. Özellikle hep yazın. Bir dönem kültür olarak Hatay´da, özellikle Kırıkhan´da küçük esnaf Halepliydi. Bunun ötesinde İskenderun´da alevi kimlikli kişiler ana dili olarak Arapça konuşurlardı. Hıristiyanlar da aynı dili konuşurdu.
Genel olarak bu bölgede dil zenginliği vardı. Bu arada bizde çocuk yıllarda gelişen okuma alışkanlığı ve arşivcilik İskenderun, Antakya ve Kırıkhan´da yaşadığımız yıllarda sinemalarda Mısır filmleri gösterirlerdi. Seyrettiğimiz Mısır filmleri bizi çok etkilerdi.
1970 sonrası tv, video, kaset yeniliği gündeme geldi ve plak, kitap arzusu, sinema arşivi gündeme geldi.
Acaba çocuk yıllarımızda unutmadığımız eski Mısır filmlerini nasıl bulabilirdim diye düşünürdüm. Amerikan sinemasını tv´den çekim yapma ve İstanbul´a giderek çözdüm.
Genelde Mısırlı sanatçılar Leyla Murat, Muhammed Abdul Vahab, Nur Hüda, Yusuf Vehbi´nin filmlerini hiç unutmamıştık.
Birgün karar verdim Halep´e gidecektim. Hemen pasaport çıkarttım Suriye Büyükelçiliği´ne pasaport almak için gittim yoğun kalabalık vardı.
Sıra bana gelip, memur bana ‘ne iş yaparsın´ diye sorduğunda; ‘insan haklarında görevliyim´ dedim. Memur: “Siz sıradan çıkınız, içeri gelin hemen işleminiz yapılacaktır” dedi. Sonuç; Antakya´dan Halep arası bir buçuk saat sürdü, inanılmaz yakındı. Halep garajında yakınlarıma telefon açtım, beni alıp evlerine gittik. Çok yakınlık gösterdi akrabalar. Tabi ben Arapça bilmiyordum. Temmuz-ağustos ayıydı. Halep gündüz sıcaktı. Şehirde hayat, akşam başlıyordu. Yakınım olan yaşça benden büyüktü. Akşam başlangıcında çarşıya çıktık. Gördüğüm Şükrü El Kuvvetli caddesi tıpkı İstanbul Beyoğlu gibi canlı. Önce bir tatlı dondurma için büyük salona girdik, servis yapıldı. Baklava dondurma ve limonata ikram edildi. Akrabamın adı Kemal´di. “Bir zamanlar bizde de vardı” dedim, limonata çeşitli sahlep.
İskenderun Cumhuriyet Meydanı´na yakın şimdiki İmran Oteli´nin karşısında çok lüks bir dondurmacı-sahlep tatlı salonu vardı. Salon, Samson Dalila filminin tablolarıyla süslüydü. Sinema çıkışı hep bu salona gidilirdi.
Dikkatimi çeken pepsi kola yoktu. Nedenini sorduğumda, “Bizde kola çıkmaz içeceklerimiz var fakat kendi kaynaklarımızdan oluşuyor dedi.
Sonra bir kahveye gittik. Genç kızlar kot pantolonlu, genç erkek arkadaşlarıyla sohbet ediyorlar. Geceye doğru caddelerde coşku başlamıştı. Kaldırımlar genç kızlar kadınlar kimi yazlık mantolu yüzleri peçeli kimi başları açık yüzleri makyajlı…
Erkekler genellikle giyimleri kent kültürlü. Kafelerde nargile içen genç kızlar, gayet rahat; bütün gazinolar müzik sesleriyle kuşanmış.
Mesela çarşıda gezerken dikkatimi çeken giyim mağazası vitrininde sinema tarihinin deha sanatçısı Şarlo´nun, Marilyn Monroe´nun Niagara filminden boy fotoğrafları…
Otobüse binmiştik. Yanıma bir peçeli bayan oturdu. Bir ara peçesini kaldırdı estetik güzellik yüzünde gizli makyaj çok dikkatimi çekmişti.
Halep´te en dikkatimi çeken olay kent kültürü. Bütün topluma hakim ve laiklik oturmuş. Burjuva yapısı yerleşmiş durumda. Sonra beraber gezdiğimiz arkadaşıma, “Halep´in sinemalarını görmek isterim” dediğimde Halep´in zengin semti Cemile´ye gittik. Lüks bir sinema salonu, görevli kırmızı takımla sinemada bize yol gösteriyordu. Tıpkı geçmiş yıllarda İstanbul Yeni Melek sineması, yıkılan Emek sineması, güzel giyimli insanlarla doluşurdu. Sanki o dönemi yaşadım ve çok daha ilginci şehrin çevresinde gecekondu yoktu.
Şehirlere göçü önlemişler. Şehir burjuva yapısıyla kuşanmış. Sinema arasında oranın işletmecisiyle tanıştık. Adama, “Acaba Mısır filmlerini nerede bulabilirim” diye sorduğumda bana; “Ne tür filmlere merakınız var?” diye karşılık verdi. Aradığım filmlerden birkaç tanesini söyledim. Enver Vecdi ve Leyla ile Mecnun, Esmahan adını söylediğim zaman adam birden bire ciddileşerek, “Siz bunları nereden tanıyorsunuz” diye beni kucakladı ve yüzümden öptü: “Bu filmler benim en çok sevdiğim filmlerdir. Sizin gibi yabancının bu klasikleri tanıması çok ilginç ve şaşırttınız beni” demişti.
Bana bunların çok zor olduğunu söyledi, birçok insanın bu filmleri bilmediğini belirtti.
Ben aramaya devam etmiştim. Sonuçta başka bir semtte çok eski bir sinema salonunda oturan yaşlı bir kişiyle tanıştım. Ona bu aradığım filmleri sordum. O da sinema meraklısı çıktı ve bana acayip bir şekilde bakarak: Sen bunları nereden biliyorsun diye sordu. Bana birkaç dakika bakışı şaşkındı.
Ona çocuk yaşımdan bu merakın başladığını söyledim. Bana gözleri yaşararak: “Bir daha bu sanatçılar gelmez” dedi ve “Sinema tarihi görkemli bir süreçti” diyerek gözünden yaş geldi; beni de ağlattı. “Sana bu konuda yardımcı olacağım” dedi ve bana Halep´in Babulhawa diye eski bir meydanında adres verdi ve oradaki pasajda bulabileceğimi söyledi.
Müzik salonunun adını vermişti aradıklarını orada bulursun dedi.
Ayrılırken “Senin gibi bir kişiye rastladığım için çok mutluyum” dedi ve beni yeniden öptü. Verilen adrese gittim. Büyük bir mağazaydı. Duvarlarda o sevdiğim büyük yıldız oyuncuların tabloları vardı. Karşımda dünya güzeli Leyla Murat, Fatma Rüştü, Nur Hüda, Esmahan, Ümmü Gülsüm Abdul Vahab… o klasik filmleriyle tablolarını seyrettiğim zaman sanki kendimi unutmuştum.
Büyük bir masada duran işletmeciye, “Acaba bu tablolardaki artistlerin filmleri var mı?” diye sorduğumda bana çok kibarca hangi filmleri istediğimi sordu. “Abdul Vahab´ın bütün filmleri” dedim. Örneğin Kalbe mermi, Beyaz Gül, Mesut Günler, Aşkın Gözyaşları, Yasak Aşk; Yusuf Vehbi´nin Demirhane Müdürü, Leyla Murat´ın Mahsun Gönüller. Mahsun Gönüller filmini geçmişte Amerikan sinemasının en büyük oyuncusu Grate Garbo´nun yaptığı Madame Camille, Kamalyeli Kadın romanında alınmadır.
Biz bunları konuşurken mağaza sahibi yanımıza geldi. Bize bu filmleri Halep´in çok zengin semtinde oturan aristokratların aldığını söyledi. Bizim yabancı olduğumuzu öğrenince tebessüm ederek, “Siz bu filmleri nereden biliyorsunuz?” diye sorduğunda ona bunları çocuk yaşta seyrettiğimi ve unutamadığımı söyledim.
Yalnız mağaza sahibine Araplar kadar param olmadığını söyledim. Bana tebessüm ederek, “Para önemli değil, size bunları armağan edebilirim” diye güldü. Fiyatları söylediğinde çok uygun bir indirim yaparak ödeme yaptım.
Sonuçta cebimdeki paranın önemli bir miktarını verdik ve ayrılırken bana Halep´in el Şems mahallesine gitmemi önerdi. Ben filmleri bulduğum için o kadar sevinçliydim ki, anlatamam… harcadığım para aklıma gelmiyor.
Akrabalarım bana, “Sen bizleri görmeye değil sinema için mi, bu filmler için mi geldin” diye sitem ettiler. Ben onlara geçmişte kırılan taş plağımı bulmak için İstanbul´a gittiğimi söylediğim zaman bana güldüler. Bu konuda çok yalnızdım.
Bütün aile çevremde Suriye´de ve Türkiye´de tek başımaydım. Bütün yaşam boyunca sıkıntı çekmiştim. Halep´te son durak antik kente gittim. Şaşırtıcı Roma İtalyan mimari güzelliği beni şok etti. Böyle estetik yerler hiç görmemiştim. İstanbul boğaz adalar hariç… Suriye kenti halk yaşamını coşku içinde sürdürüyordu. Ama nedense sistemin reddettiği, Dünya Bankası´nın Batı´nın önerilerine hayır dediği için rejim Batı ile ters düştü. Genel olarak Halep, birkaç sayfa yazıyla anlatılmaz.
Suriye´nin eski Mısır´dan gelen antik kültür mirası vardır.
Suriye halkı umut ediyoruz ki yaşanan sıkıntıları aşacaktır.