Halit KATKAT


Her mücadelede bir derstir okuyana

Halit KATKAT


Her mücadele ister başarılı olsun isterse olmasın içinde çıkarılacak dersler vardır. Eğer ders çıkarılmayacaksa o mücadele boşa gitmiş demektir.

Geçen hafta Urfa´da işçi mücadelesi açısından ve doğal olarak işçi sınıfı açısından ders niteliğinde gelişmeler oldu. Urfa´da bulunan Uğur Tekstil fabrikasında patron tarafından fabrikadan dışarı çıkarılan DİSK/Tekstil üyesi işçiler, akşam saatlerinde gönderilen mesajla işlerine son verildiğini öğreniyorlar. Bu ülkemizde iş güvencesinin ne kadar pamuk ipliğine bağlı olduğunu gösteren bir derstir. İşveren açısından ne kadar ‘kolaylık´ değil mi? Bir mesaj gönderiyorsun “işin bitti” diyorsun ve işçileri kapı önüne koyuyorsun. Kapitalistin işine gelen bu ve benzeri kolaylıklara devlet de kılıf hazırlar gibi yasa hazırlıyor. Şimdi burada işçiler işverene kızabilirler, devlete kızabilirler ama bu kızmaların bir yararı yok. İşçiler kızmak yerine bu uygulamanın kapitalist sistemin gereği olduğunu anlamalılar ve ona karşı örgütlenme ve eylem geliştirmeliler. Bu kapitalist sistemin genelde istediği, işine gelen ve uyguladığı bir yöntemdir.

Özak Tekstil fabrikasında da aynı gün yine DİSK/Tekstil üyesi işçiler ücretsiz izne gönderiliyor. İki fabrikada da işçiler fabrika önünde işçiler haklı olarak hem patrona hem de sendika merkezine tepkilerini gösteriyorlar. İki ayrı fabrika da aynı gün işçilerin işten uzaklaştırılmaları işverenlerin ortak hareket ettikleri ortada... Elbette işverenlerin bu ortak hareketine işçilerin ortak tavır koymalarından doğal bir şey olamaz. Ama bu eylemin başında işçilerin örgütlü olduğu sendikanın olması beklenir. İşverenlerin bu tavrına karşı işçileri örgütlemesi ve onlara sahip çıkması gereken sendika, yani işçilerin üye olduğu DİSK/Tekstil sendikası işçilerin yanında yok. Sendikanın işçilerin yanında olmaması bir yana bu olaydan birkaç gün önce Gaziantep Bölge temsilcisinin görevine ve işine son vermesi de ilginç. İşyerlerine gelen Sendika Genel Başkan yardımcısı işverenle görüşüyor, işçilerin sorularına yanıt vermeden çekip gidiyor. Bu durum ister istemez akla şu soruyu getiriyor: İşverenle sendika işçi kıyımında anlaşıp direnişi örgütlemesin diye mi Bölge Temsilcisinin işine son veriyor? İşçiler, Disk Tekstil sendikası Bölge Temsilcisinin görevden alınmasına da tepki göstererek, gazetelere 'işçilere kendileri gibi ne haliniz varsa görün demeyen birini görevden aldılar' diye açıklana yapmaları bunu gösteriyor. Direnişler devam ediyor.

Elbette işçilerin sendikasız olarak yaptıkları bu ilk eylem değil. 96 Yılında Gaziantep Ünaldı işçileri hiçbir yasal yetkisi olmayan dernekte bir araya gelerek patronlarla sözleşme imzalamışlardı. Yine 2015 yılında Metal İşçileri Türk Metal ve Birleşik Metal İş´in işçilere ihanetine karşı birleşerek işverenle sözleşme imzalamışlardı. Bu deneyimler işçilere kendi güçlerini göstermesi bakımından önemlidir. Ama bu tek tek olaylardan kalkarak her zaman bu şekilde yapılmasının doğru olduğunu söylemek doğru olmaz. Elbette tüm İşçi sınıfını birleştirip mücadeleye sevk ederek haklarını almayı ve onları sömürüden kurtarmayı hedefleyen örgütler sendikalardır. Onun için işçiler, bugün bürokrasinin yönetiminde olan sendikaları onların elinden kurtararak yönetime işçilerin geçmesi için mücadele etmeliler.

Yukarıdaki örnekten çıkarılacak birinci ders: Bu örnekte olduğu gibi bölge ya da işyeri temsilcilerinin sendika yönetimi tarafından atanıp, sonra yine sendika tarafından görevden alınması bürokratlaşan sendika yönetimlerinin genelde uyguladığı bir yöntemdir. Sendika yönetimi seçimle temsilci seçmiyorsa işçi iradesine güvenmiyor demektir. Bu bakımdan işçiler öncelikle sendikalarında bu yönteme karşı çıkarak “temsilcilerimizi biz seçer biz görevden alırız” demesi ve bunda ısrar etmeleri gerekir.

Çıkarılacak ikinci ders: Daha önceki örneklerden de işçilerin bilmesi gerekir ki her ne kadar adının önüne ‘Devrimci´ kelimesi olsa da ülkemizde sınıf sendikacılığı ilkelerini uygulayan bir sendika henüz bulunmamaktadır. Bu bakımdan işçilerin haklarını savunmuyor diye sendika değiştirmenin bir yararı da yok. Bunun yerine bulundukları sendikaların yönetimlerine işçilerin geçmesi için mücadele etmeleri gerekmektedir. İşçilerin, temsilcilerini kendilerinin seçmeleri, bugün uygulanan ve sendika bürokrasisini ayakta tutan delege sisteminden vaz geçmeleri, temsilcilerin oluşturduğu meclise yönetimi denetleme ve görevden alma yetkisinin verilmesi vb. yöntemleri hayata geçirmek için mücadele etmeleri gerekir. Ya da varsa bu yöntemleri uygulayan sendikaları tercih etmeleri…

Çıkarılacak üçüncü ders: Günlük çıkarları, örneğin ücret zammı almak için sendikayı bürokratlardan kurtarmayı ertelemek gibi hataya düşerek sınıfın genel çıkarlarının önüne geçirmemeleri gerektiği.

İşçilerin unutmaması gereken şey sendikaları kendi yönetim ve denetimlerine almadıkları takdirde hiçbir zaman sömürüden kurtulamayacakları gibi yaptıkları hiçbir sözleşmenin de garantisi olmayacaktır.