Nurullah ER


HORMONLU BÜYÜME

Biz hormonlu büyümeyi yalnızca sebzede, meyvede, ette, sütte, yumurtada bilirdik. Meğer yaşamımızın her alanını kuşatmış. Hormonlu rakamlarla her hangi bir şey istenildiği gibi büyütülüp, küçültülerek şekillendiriliyormuş.


Biz hormonlu büyümeyi yalnızca sebzede, meyvede, ette, sütte, yumurtada bilirdik. Meğer yaşamımızın her alanını kuşatmış. Hormonlu rakamlarla her hangi bir şey istenildiği gibi büyütülüp, küçültülerek şekillendiriliyormuş.

Eğitimde, sağlıkta, enflasyonda, işsizlikte, gelir dağılımında yaşamın her alanında istatistiki bilgiler sunan siyasi iktidar, her şeyi allayarak, pullayarak marketlerdeki hormonlu sebzeler, meyvelerin pazara sunulduğu gibi sunuyor.
Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı 2017 Temmuz dönemi sendikalı işçi sayısını, konfederasyonlara göre açıkladı. 2013´te sendikalı işçi sayısı 1 milyon iken, 2017´de bu sayı 1 milyon altı yüz yirmi dört bin olmuş. Dört yıl içerisinde sendikalı işçi sayısı yüzde atmışlara varan bir artış sağlamış.
Sendikal faaliyetlere baktığımızda böylesi bir artış nasıl olmuş, niye olmuş, kime yaramış. Ortada gerçek bir tablo olmadığından insan sorgulamadan edemiyor.
Bakanlık açıklamalarına göre 1.6 milyona yükselen işçinin 500 bini toplu sözleşme kapsamı dışında kalmış, asgari ücret farkı devlet tarafından karşılanmış, kağıt üzerinde sendikaya üye gösterilmiş.
Sendikalı işçi demek, üye sendikasının toplu sözleşme yaptığı, gerekirse greve gittiği, hak ve emek mücadelesini ilke edinen işçi demektir. Ama bunu yapamıyorsa, böylesi sendikacılığın işçiye faydası yoktur. Ama yandaş sendikayı hormonlu büyütme açısından faydası çoktur.
İşçi konfederasyonlarındaki sendikalı işçi artışlarına baktığımızda, 2013- 2017 yılları arasında Türk- İş´in üye sayısı 197 bin artarak 907 bine, Hak- İş´in üye sayısı 378 bin artarak 545 bine, DİSK´in üye sayısı da 46 bin artarak 146 bine yükselmiştir.
Mevcut konfederasyonlar içinde en hızlı büyüyen yüzde 220 ile Hak- İş, Türk-İş yüzde 28, Disk ise yüzde 46 büyümüştür.
İstatistiki rakamlara baktığımızda, konfederasyonların emek mücadelesini gözlediğimizde insan sormadan edemiyor: Hak- İş neden bu kadar hızlı büyümüş?
İşçi hakları konusunda işverenlerle başa baş, dişe diş mücadele ettiklerinden mi?
İşçinin emeğini diğer konfederasyonlara göre daha iyi koruduğundan mı?
Siyasi iktidarın işçi haklarını geriye götürdüğü, esnek çalışma, işçi istihdam büroları, taşeronlaştırma gibi işçiyi modern köle yapan yasal düzenlemere karşı dik duruş sergileyip, engellemeye çalıştığından mı?
Yıllardır emek mücadelesi içinde yer alan, sendikal konulara duyarlı olan biri olarak bunların cevabını vermekte zorlanıyorum. Kanımca Hak- İş yöneticilerid e vermekte zorlanıyorlardır.
Bakanlığın yaptığı açıklamalara göre Hak- İş en fazla belediyelerde ve kamu kuruluşlarında taşeron işçiliği ile büyümüş.
Belediyelere ve kamu kuruluşlarına seçim yatırımı olarak taşeron işçi doldurarak, kağıt üzerinde sendikalı göstererek, bunu da yandaş sendikaya servis yaparak; taşeron işçilerini toplu sözleşmesiz, sosyal haksız, iş güvencesiz çalıştırarak hormonlu sendikacılığa da imza atılmış oluyor.