Akın BODUR


İçmesuyu

Akın Bodur


Sayısı ve miktarı değişken. Farklılık, kullanımına göre aylık ekonomiyi de etkiliyor; Neredeyse her ev ve işyeri 150-350 lira arasında içilebilecek su için damacanaya ücret ödüyor. Şebekeden gelen su parası da ayrı tabi ki. Evlere, işyerlerine her gün damacana su alınıyorsa nedeni İskenderun İçmesuyu Arıtma Tesisinin kent şebekesine bağlanmaması; İskenderun´a gelmeyen içmesuyunun her gün milyonlarca metreküpünün denize deşarj edilmesi. 

DSİ´nin neredeyse ikibuçuk yıl önce tamamladığı, HBB´nin birbuçuk yıl önce geçici teslimini aldığı tesisin ne zaman sisteme gireceği belirsizliğini koruyor.
Bir sorumlu aramıyorum, ne zaman sisteme gireceğini halkın damacana suya su parası ödemesinin ne zaman son bulacağını sorgulamaya çalışıyorum.
31 Mart´ta yerel bir seçim yaşacağımız ama seçime katılan ve arıtma tesisinin yetkilisi ve sorumlusu olacak parti ve adayların çoğu bu konuda suskun.
VP´nin HBB adayı, ikibuçuk yıl önce tamamlanan ve halen kullanılmayan İskenderun İçmesuyu Arıtma Tesisinin hizmete açacağını söylüyor.
AKP´nin HBB adayı da içmesuyunda yüzde 25 oranında indirim yapacağını açıklarken, arıtma hakkında suskunluğunu koruyor. Bu adayın içmesunda yapma vaadinde bulunduğu indirim de aslında çok şeyi değiştirmez, çünkü Hatay´ın 15 ilçesinin 14´ü bundan yararlanır ama İskenderun´da indirim olsa da damacanalardaki içmesuyuna her gün ödeme devam eder.
CHP HBB adayı ve mevcut HBB yönetimi ise 100 binlik imar planında o bölgeyi sanayiye dahil etmiş bile. Hatay´ı yönetmeye talip adayların tavrı belli ama görünen o ki, kenti yönetmek isteyenlerden de pek ses çıkmıyor; Üç partinin adayları hariç SP, VP ve DP. Ancak onların da yetkisi yok. Çünkü yetki HBB ve HATSU´nun.
Birçok adayla halkın ekonomik hesabı farklı işliyor gibi. Ve anlaşılan o ki, milyonlarca liralık tesisin kente su akıtması değil, kurulduğu alanın sanayiye dahil edilmesinin planı var. En azından adayların suskunluğu ve bugünkü HBB yönetiminin imar planındaki değişiklik öngördüğü plan bunu ifade ediyor.
Peki İskenderun´u yönetmek isteyenler, sanayicilerin rantı adına halkın cebine uzanan bu ele hiç mi ses çıkarmayacak?
Ekonomik krizin ağır olduğu, halkın cebini, aylık mutfak masrafını etkileyen bir süreçte bu adaylar ve bu anlayışlarıyla kentin içmesuyu sorunu çözülemez, değişmez gibi...
Ekonomik ve sosyal alanı, kenti yönetmek isteyenler sanki sadece demogoji yapıyor. Gittikleri yerlerde, parasını ödeyip açtıkları seçim bürolarında alkışlarla karşılanmalarını, omuzlara alınmalarının etkisiyle kendilerini çiçeklerle dolu bir yatakta sananlar da vardır; ölü oldukları için değil, süreçten memnun oldukları, belki de ruhen, vicdanen ölü oldukları için.
Ve unutmamak gerekir, siyasetçiler ya da siyaset yaptığını sananlar Pamuk Prenses kadar saf, gazeteciler de ona zehirli elma getiren cadı değil. Bu kenti sevmek için böyle anlayıştaki siyasetçilerle hem fikir olmak da gerekmiyor.
Siz ne dersiniz?