İşçilerin kıdem tazminatlarının fona devrinin tartışıldığı şu günlerde CHP Emek Bürosunun Türk-İş, DİSK ve Hak-İş genel başkanlarının katılımıyla düzenlediği ´Kıdem Tazminatı Çalıştayı sonuç bildirgesi açıklandı.
Üç konfederasyon başkanının üzerinde anlaştığı metne göre, “Kıdem tazminatına tüm çalışanların erişimi sağlanmalı, bu erişimin önündeki tüm engeller kaldırılmalıdır. Kıdem tazminatında kanun hakimiyeti ve herkesin bu hakka saygı göstermesi sağlanmalıdır” denilen bildirgede, işverenin ödeme güçlüğüne düşmesi durumunda kıdem tazminatı alacağının devlet ve bankaların ipotekli alacaklarının önüne alınması ve öncelikle ödenmesi gerektiği ifade ediliyor.
Üç konfederasyonun anlaştığı bu metnin işçilere 'işçi konfederasyonları bir araya gelip kıdem tazminatının fona devrine karşı çıkmışlar' görüntüsü vermiş olmak için hazırlanmış bir metin özelliğinden başka bir anlam taşımıyor.
CHP hazırladığı broşürde taşeron işçiliğinde AKP döneminde yani 2002 de bu yana yüzde 500 artış olmuş. Taşeron işçi sayısı 387 binden 2 milyon civarına çıkmış. Türkiye´de toplam işçi sayısı 13 milyon iken, sendikalı işçi sayısı 1.5 milyon; yani her 10 çalışandan yalnızca biri sendikalı.”
Bu veriler AKP iktidarında güvencesiz çalışanların sayısının artışını gösterdiği gibi işçi sendika ve konfederasyonlarının da bu sürede işçileri örgütlemek için bir çaba sarfetmediklerini açıkca gösteriyor.
Yukarıda alıntıda konfederasyonlar 'kıdem tazminatına tüm çalışanların erişimi sağlanmalı, bu erişimin önündeki tüm engeller kaldırılmalıdır.' diye genel bir ifade kullanırken 'erişimi' kim sağlayacak? Nasıl sağlayacak neden sağlayacak? Ya da nasıl olupta sağlayacak? bu soruların yanıtı belli değil. Öyle anlaşılıyor ki on beş yıldır güvencesiz çalışanların sayısını artırmış, kıdem tazminatının fona devrini ya da kaldırılmasını hükümetleri döneminde defalarca gündeme getirmiş bir iktidardan bekliyorlar. Ortada 'bizim şu kadar gücümüz var; engellemek için şu eylemleri yapacağız vb' hiç bir söz yok.
Türk-İş Başkanı Ergün Atalay; '70 bin kamu işçisi için grev yolu göründüğünü bazı sendikaların toplu sözleşme sürelerinin dolduğunu ve anlaşmazlıklardan dolayı grev kararı aşamasına gelindiğini açıkladı. Ancak OHAL nedeniyle cam sektöründe grev ertelemesi kararı alındığına dikkat çeken Atalay, “Sonradan camda anlaşma sağlandı. Tarım sektöründe, petrolde süreler doldu. Grev ertelemeleri kabul edilebilir değil. Hani OHAL´in kimseye zararı yoktu, ama bize var. Ocakta toplu sözleşme masasına oturan sendikalarımızın süreleri doldu. Patır patır arka arkaya grev kararları gündeme gelebilecek. O zaman ne yapacaklar göreceğiz” diyor.
Sayın Atalay hükumete soruyor 'ne yapacaklar göreceğiz' diye. Kendilerinin ne yapacağını söylemiyor. Daha düğrusu söyleyemiyor çünkü hiç bir planları yok. 'Bekle gör' politikası izliyorlar. Uzlaşmacı sendikacılık yapıyorlar. İşçilerle değil, işverenlerle ve hükumetle uzlaşıyorlar.
13 Milyon kayıtlı işçinin bulunduğu ve bunların grev haklarının ellerinden alındığı, kıdem tazminatlarına el koyma hazırlıklarının yapıldığı bir durumda koskoca konfederayonlar, bırakın grev örgütlemeyi, 'greve ya da genel greve gideriz' laflarını bile edemiyorlar.
Türk-İş Başkanı 'grev ertelemeleri kabul edilebilir değil' diyor. Vay be...
Peki kabul etmiyorsanız ne yapacaksınız Sn Ergün Atalay? O yok.