Mükremin KURTCEPHE


İSKENDERUN´A VALİ OLASIN, SOYTÜRK KAYMAKAM

Bizim millet gazeteci tayfasını pek sevmez.


KESER DÖNER
SAP DÖNER
Bizim millet gazeteci tayfasını pek sevmez. Nereden biliyorsun diyecek okuyucular için açıklamada bulunayım. Kendimden biliyorum. Mesela ben Hasan Cemal´i sevmem. ‘Yetmez ama evet´çilerden olduğu için değil. Daha önceden de kendini beğenmiş, itici bulurdum. Mustafa Balbay´ı da sevmem. İskenderun´a konuşma yapmak için geldiğinde gördüm. Yaz gününde ceketle geziyor, giymediği zamanda da yanında taşıtıyordu. Cumhuriyet gazetesini ispiyonladığından beri, daha da sevmez oldum.
Temsil, bizim Akın Bodur´u da sevmem. Ben haftada, ayda bir köşe yazmaya üşenirken kaç tane kitap yazdı. Birini yazmaya daha niyetli ama, ‘Bana güvenip yazma. Okuyamam, daha eski yazdığını bitiremedim´ deyip moralini bozmaya çalıştım; bakalım zaman ne gösterecek. Kitap yazmasına ses çıkarmasam da, imtihana girip, fakülte bitirmesine, sonrada yüksek lisans yapmaya niyetlenmesine bozulmadım desem yalan olur. İşi- gücü yıkıp, okula gidiyorum diye, Gaziantep´e gitmeye başladı. Bir gün peşine adam takacağım. Bakalım gerçekten okula mı gidiyor, pekmez yemeye mi?
İskenderun halkı bilir. Mete Aslan, belediye başkanı iken şehri sel basmıştı. Aynı görüşte olmasak da, efendi kişiliği için, benim de oy verdiğim, mahalle muhtarımız Muhsin Cerrahoğlu´nun bürosuna gitmiştim. Sokağımızın durumunu ve yaşlı bir kadının evinde yapılması gereken temizlik için not yazdırıp çıkarken, kapıdaki yazı dikkatimi çekmişti. O zamanki Kaymakamımız olan Cengiz Horozoğlu´nun cep numarasını asılı görünce, geri dönüp sordum, “Kaymakam bu numarayı yeni mi verdi?” diye sordum. “Yook, geldiği günden beri verdi, bize de asın dedi, oraya astık” dedi.
Akın Bodur´un açığını aradığım için gazeteye geldiğimde söylenmeye başladım; “Onun bunun hakkında cıkıdık-cıkıdık eleştiri yazmasını biliyorsun, Kaymakam cep numarasını muhtarlığa astırmış ki, vatandaş direk ulaşabilsin diye. Helal olsun Kaymakama desene, yazsana” dedim. Dediğim gibi yazmadı ama, bir şeyler karalamış sonradan.
Yazının öznesi bugünkü İskenderun kaymakamı olacaktı, gazeteci olmadığımdan konuyu dağıttım. Diğer gazetelerde olduğu gibi bizim gazetede geçen günlerde bir haber yayınlanmıştı. http://www.iskenderunses.net/haber/yasi-kucuk-derdi-buyuk-2860.html haberde 8 yaşındaki, Nilüfer Savcı kızımızın, rahatsızlığı nedeniyle tedavisinin gerektiği ve ailesinin ekonomik durumunun yeterli olmadığından bahsediyordu. Haberden haberdar olan şehrimizin Kaymakamı anında gereğini yapmış.
Aile dilekçe yazıp, yardım talebinde bulunsun gibi, bürokratik işlemleri bir tarafa itip, anında gereğini yapmış. İlçe Sağlık Müdürlüğü´nü, çocuğun sağlığı ve yapılacak yardımla görevlendirdiği gibi, okula gidemediği için de, eğitimi aksamasın, derslerinden kalmasın diye, İlçe Milli Eğitim Müdürlüğü´nü de devreye sokmuş.
İdareci, yönetici dediğin böyle, anında tavır koyup, devletin hantal kurumlarını harekete geçirmesini bilebilmeli. Davranış biçimi, diğer kaymakam olacak adaylara örnek olarak gösterilmesi gerektiği gibi, mülkiye öğrencilerine verilen derslerde de anlatılmalıdır.
Devletin kurumlarının hantallığından ve bürokrasinin çokluğundan ve sistemin ağır işleyişinden şikâyet eden halkımız ister ki, bütün yöneticiler, Recep Soytürk gibi duyarlı ve sorumlu davransınlar. İskenderunlular da isterler ki, Recep Soytürk vali olarak şehirlerine atansın. Ondan sonra atanacak valiler de onu örnek alsınlar ve onun gibi, halkının her türlü sorununu anında çözüm üretsinler.