Mustafa AKYÜREK


ISLAK VE ŞEFFAF

Mustafa AKYÜREK


   Aynalar buğulu ve aldatıcı…

   Şeffaf değil; aynalara düşen görüntümüz, kalp atışlarımız ve hançeremize tutunan sesimiz.

   Durgun göllerin, nehir sularının yansıttıkları başaşağı suretimiz daha sahici durur.

   Öyle ya, hangi boy aynası bizleri ters yüz edebilir?

   Ayaklarımız havada, başımız tabanda ve el ayalarımızın yerde olduğunu, olabileceğini düşünelim bir an için…

   Haa, bir de pinokyo yaptığınca denizlerde yüzdüğümüzü kabul edelim.

   Güpegündüz değilse bile arada bir deryalarda masal örgüsüne girmemizde ne sakınca var?

   Ama aynalar var.

   Bombeli yamuk aynaları, kahkaha soylu olanları es geçmeyelim.

   Karşılarına geçip kopan gülüşlerimizi, deli deli ve kambur, aksak-topal halimizi anımsayalım. Unutmayalım birbirimize bakıp bakıp tükettiğimiz zamanları.

   Böylesi aynalar durgun sulardan bir tık daha ilerdeler. Bunlar hiç değilse konuşmadan gülmemizi, anın hoşgörüsüne sığınmamızı sağlarlar.

   Lunaparkların çadırlarında, teneke duvarlı odalarında sergilenmiş olan bu aynalar şimdilerde yoklar. Kimbilir, hangi müzede duruyorlar? Ya da hangi kumsalda kök salıp aslına dönmüşlerdir; bilen var mı?

   İçimizi örten, saklayan gizemli bir şey var aynaların arka yüzünde…

  ‘Sır´ denilen arka  yüz saklamıştır tenden içre gerçekliğimizi. Bundandır, camların arka tarafını siyahlara bürüyen şey.

   Ve bundandır yıllar içinde aynalara yalan, iki yüzlü demekliğimiz.

   Yoksa aceleci mi davranıyoruz?

   Şair dediğince;

 

   “tutkularım boy aynasındaki yitik yansımalarım

    uzat ellerini avuçlarımdaki boşluğu veriyorum sana

    doğum sancılarındaki bekleyişler beklesin daha.”

                                                    (Süleyman Okay)

 

   Ağarmış saçlarımız, derinleşmiş yüz çizgilerimiz ve çöken avurtlarımız kaçınılmaz gerçeğimizdir.

   Camın arka yüzündeki ‘sır´ tabakanın aralanmış halidir belki, kaçınılmaz olan.

   Peki, şeffaflığın ortaya çıkardığı gerçeğe ne demeli?

   Beyaz gömleklerin, uçuk giysilerin ıslak halleri ve onların ele verdiği titrek vücutlara ne demeli?

   Nihayet ıslak bir aynadır; üstümüze geçirdiğimiz beyaz, mavi, pembe giysiler.

   Sırsız aynalar iç astar denilen gerçeğimizdir. Islaklıksa astarsız yüzümüz, yalansız-dolansız hayatımız.

   Hazır Nisan Yağmurları düşerken  toprağa, saçlarımız, omuzlarımız ıslansın.

   İçimiz dışımıza çıksın; tenimiz şeffaf duvarlarımızı dövsün, ıslak ıslak.

   Kimbilir, bir bakarsınız tane tane virüsler dökülür sıcak kumların üstüne, aydınlık yüzler kalır geriye.

 

                                                                                                                    24.04.2020

                                                                                                                akyurek1956@hotmail.com