Nurullah ER


İŞSİZLİK

NURULLAH ER


İşsizlik, bireyin kendinden değil de başka faktörlerden dolayı iş yapamaması, çalışamamasıdır.

Çalışamamadan dolayı parasının olmamasıdır.

Paranın egemen olduğu dünyamızda, parasız birinin günlük yaşantısında, gelecek düşüncesinde; biyolojik yapısının, psikolojik durumunun, sosyal yaşantısının nasıl olacağı, ne hale geleceği az çok herkes tarafından tahmin edilebilir.

Günümüzde çığ gibi büyüyen bir işsizler ordusu var ülkemizde.

Umutsuz, karamsar, çekimser, çaresiz, korkak duygularla yüklüler.

Hapishanede olsa gün sayarlar, çıkıp özgürlüğüne kavuşacağı günü hesap ederlerdi.

Günümüzde ise önü açık bir hal almış, tıpkı evren sonsuzluğu gibi.

Belki bugün, belki yarın, belki yarından da uzak umutsuzluklar hiçliğine(!) dönüşüvermiş.

Çevremize baktığımızda, konu komşuyla görüştüğümüzde, hısım akraba bir araya geldiğimizde, haberleri dinlediğimizde hepten işsizliğe dair konuşmalar…

Ülkemizin ilk gündemine oturmuş.

Gencecik delikanlılar; “taşı sıksa ezer” türünden fizik gücüne sahipler; mürekkep yalamışlığından, üniversite bitirip diploma almışlığıyla eğitimli, teknik ve akademik donanımlılar.

Ama işsizler…

Çağımızda böyle birinin işsiz olması, onun evren boşluğunda dolanması, tutunacak bir dal bulamamasıdır.

Belirsizlik ve umutsuzluk öyle yakar hale getirmiş ki, hapishaneden beter.

Açık cezaevinde zannediyorlar kendilerini.

Her gün aynı şeyi görmesi, aynı şeyi duyması, aynı şeyi düşünmesi çaresizliğe büründürüp, umutlarını söndürüp, hayallerini bitirip çalışmadan yorulup, genç yaşta ihtiyar olmaları.

En verimli çağları, umut ve hayalleri elinden alınmış yuvarlanıp giden bu dev işsizler ordusu gün geçtikçe büyüyor.

Bir insan kendine dayatılan böylesi bir yaşantıya nasıl katlanır, katlansa bile ne kadar çekebilir?

Bu gidişatla ufukta bir ışık görülmüyor. Görülen o ki, işsizlerin ah vahlarla ömür törpülemesi, yetkililerinde kağıt üzerinde günden güne sayılarını düşürmesi.