Nurullah ER


İŞSİZLİK ARTARKEN

NURULLAH ER


İş aradığı halde iş bulamayan, çalışamayan kimselere işsiz denir.
Devletin resmi kurumu; son dört hafta içinde işe girmek için başvuruda bulunduğu halde bir işe girememiş olanı işsiz kabul ediyor.
Resmi hesaplarda işsiz olarak kabul edilen verinin toplandığı tarihe kadar olan son dört haftada, işe başvurupta iş bulamamış olanların yanı sıra, bu hafta süresinde işe başvurmamış ama çalışmaya hazırım diyen işsizler de vardır. Sistem bunları işsiz saymamaktadır.
Kasım 2017´de resmi rakamlar işsizlik oranını yüzde 10.3 gösterdi. Sistem dışı işsizleri de bunlara kattığımızda oranın yüzde 16.2´ye yükseldiği görülmüştür. Gizli işsizler ordusu olarak bilinen bu kesimin oranı, nerdeyse kayıtlı işsiz kadar olmuştur.
Gizli işszilik bir ekonomide çalışmadığı halde çalışıyor gözükendir. Yararlı şeyler üretimine yardımcı olduğu halde üretkenliği sıfır olarak bilinir. Bir ülkenin geri kalmışlığının, kalkınamamasının sebeplerinden biri de gizli işsizlerin kayıt altına alarak üretkenliğini, katma değerini ülke ekonomisine katılmamasındandır.
Siyasi iktidar işsizlikle mücadele için 2017 yılında yaptığı yasal düzenlemlerle başlatılan uygulamaları, istihdam edilen işçinin ödenmesi gereken sosyal güvenlik primini destekleme ve ücretinden kesilen verginin devletçe karşılamayı taahhüt etmesiydi. Ne varki uygulama sorunu kalıcı olarak çözmekten çok, kamu kesiminden özel kesime kaynak aktararak geçici bir rahatlık sağlamıştır. Ayrıca devletin bu parayı işsizlik fonondan karşılaması, fonun amacı dışında kullanılmasını getirmiştir. Aradan bir yıl geçmesine rağmen iktidarın bu politikasının tutmadığı görülmüştür.
Ekonomiden ve hazineden sorumlu bakan, yeni ekonomi politikalarını açıklamalarının ardından değerlendirme yapan ekonomistler; inşaat, tarım ve sanayi sektöründeki daralmalardan dolayı önümüzdeki günlerde büyük bir işçi kesiminin işini kaybederek işsizler ordusuna katılacağını, işsizlik oranın yüzde onbeşlere dayandığı bugünlerde, gizli işsizlerle ve yeni işten atılmalarla bu oranın yüzde otuzlara dayanacağını açıklamaktalar.
İşsizlik bireyin yaşam standartlarını düşüren, yoksulluk çekmesine neden olan; hem topluma, hem de kendine öfke ve kızgınlık duymasına, kendinin yalnız ve toplumdan dışlanmış olarak görmesine, diğer insanlarla ilişkilerinin bozulmasına neden olan bir durumdur.
Böylesi ruh haline sahip bireylerin günden güne artması o toplumun sosyal yapısının bozulmasını, kargaşaların, huzursuzlukların artmasının beraberinde getirir. Bir insan mutlu değilse, huzurlu bir yaşantısı yoksa o insan birey olarak mutlaka ruhsal problemler yaşar. Her şeyin paranın değerleri üzerinde yükseldiği bir sistemde, işsizlik, insan yaşantısına dair olumsuzluk kapılarını açmada en büyük etkendir.
İşsizlik sorununu çözen iktidarlar, ülkenin ekonomik sorununu çözmüş, toplumda sosyal barışı sağlamış, adaleti , huzuru ve güveni oluşturmuş demektir. Bu konu geçici önlemlerle, günü birlik politikalarla, seçim vaatleriyle çözülecek bir sorun değildir. Sorunun bir çok faktörü olsa da en büyük etkeni; ekonomik boyutu, uluslararası boyutu ve önceliği olan eğitim boyutudur.
Günümüz Türkiye´sinde işsizlik, geri kalmışlığın cabası, toplumun kanayan yarasıdır. Siyasi iktidar yetkililerinin; ‘kimseye iş beğendiremiyoruz, herkes devlet kapısı istiyor´; işverenlerin ‘kalifiye eleman bulamıyoruz´; işsizin ‘gece gündüz KPSS hazırlanıyoruz, ne iş olursa yaparız´; bakanlardan, milletvekillerinden torpil bekleriz, belediye başkanından referans isteriz yaklaşımı işsizliği çözmekten öte, kördüğüm yapmaktan başka bir işe yaramaz.