Sadullah ÇAĞLAR


İsveç Başbakanı Olof Palme ve NATO

Sadullah ÇAĞLAR


Bağımsız ülkeler dendiği zaman İsveç, Finlandiya ve İsviçre gelir. Fakat İkinci Dünya Savaşında İsveç, Nazi Almanlası´yla iş birliği yaptı, şöyleki; savaş içinde İsveç silah fabrikaları Nazilere çalıştı. Onun ötesinde Almanya´dan kaçan Yahudi bilimadamlarını İsveç kabul etmedi. 

Daha ilginç 1940´larda savaşın en kızgın zamanında Alman Musevi aydınları, Türkiye kabul etti. İstanbul ve Ankara üniversitelerinde bu bilim adamlarına vatandaşlık tanıdı.
İsveç yıllar sonra sosyal demokrat, sol kanatın iktidar döneminde gerçek savaş karşıtı parti konumuna geldi. 1950 sonrası 3. Dünya bağımsız ülkelerin başlattığı sömürge sisteme kapitalizme karşı sosyal devlet felsefesine destek olup Birleşmiş Milletler´de Asya, Afrika´dan mazlum ülkelerin halkına destek oldu.
Peki ne zaman başladı? Olof Palme´nin sosyal demokrat partide başbakan olmasıyla bu süreç gündeme geldi.
Özellikle Başbakan Palme, Güney Afrika´da ırkçı yönetime karşı Birleşmiş Milletler´de yaptığı bir konuşmada politik olarak şöyle diyordu:
“Günümüzde yaşanan Güney Afrika´da baskıcı beyaz yönetimin üzüntü verici ayırımcı uygulaması, umarım ki medeni dünyanın dikkatini çekmiştir. Afrika´nın ve Asya´nın özgürlüğü için mücadele eden ülke insanına destek olmak zorundayız.
Genelde silahlanmaya karşı karşı durmalıyız. Silaha harcanan parayla Hindistan ve Kalküta´daki aç insanlara yardım edelim. Birleşmiş Milletler bütçenin önemli bölümünü silaha değil, açlık çeken yoksullara gönderelim. Genelde beni düşündüren önemli bir olay, nükleer silahlanmaya karşı ciddi bir tavır koymalıyız.”

Bu konuda ABD ve ingiltere başta olmak üzere maalesef ciddi bir çıkışları yoktur.
Burada saygıyla anmak isterim ki Başkan Kennedy´nin Sovyet lideri Kruşçev´le Viyana´da, silahlanma ve nükleer silahlanmanın yasaklanma anlayışına ileriye yönelik uzlaşmacı adımlar atılmıştı. Fakat; Başkan Kennedy´nin talihsiz ölümü sonrası bu gelişme sonucu sanki önemli tarihsel buluşma dolaylı olarak tasfiye edildi.

Başbakan Ola Pelma´nın suikast sonucu ölümü çok tartışma konusu oldu. İsveç Başbakanı Palme´yle Kenediy´nin ölümüyle çok ilginç benzerlik var. iki liderin tasviyesinde önemli barışçı olmaları temel ilkeleri aynı hedeflere yönelik çok dikkat çekici.

Başkan Kennedy Küba krizinde Pentagon´unun işgal etmesini reddetmesi, Sovyet lideriyle Beyaz Saray dışında kardeşi Adalet Bakanı Robert Kennedy, Sovyet Amerikan elçisiyle gizli görüşme yapması, Beyaz Sarayı devre dışı bırakarak silah sanayisini devre dışına çıkarması Kennedy suikastında belirleyici olmuştur.
Onun ötesinde gelişmeleri yorumlayalım.

Suikast öncesi Sovyet Dışişleri Bakanı Gromıko ile Beyaz Saray´da yaptığı özel görüşmede, Kennedy: Sayın Dışişleri Bakanı Gromıka, size çok ilginç bir sır açıklayacağım. Bu konu benim dışında dışarıya çıkmasın. Sayın Gnomıko benim hayatım tehlikede, bana her an bir suikast yapılabilir.”

Gremoko: Neden sayın başkan?

Kennedy: Küba´yla ilgili sovyetlerle barışçı anlaşma yapmamız onun ötesinde İsrail´in nükleer silahla ilgili çalışma yapmasını acil olarak durdurup, Arap ülkeleriyle barış anlaşmasını yapmasını öne koymasını istedim. En önemlisi geçtiğimiz günlerde ABD´nin en politik üniversitesi Yale´de yaptığım bir konuşmada şöyle demiştim; Bizim dışımızda sosyalist ülkelerle barış içinde bir arada yaşamın öne koymalıyız. Eğer, ABD´nin dışında olan ayrı sistemlere düşmanca bakarsak ABD ülkesi olarak dünya halklarına özgürlükçü ülke olduğumuzu inandıramayız.”

Kennedy suikastı sonrası ABD, son demokrat barışçı önderini tasfiye etti. 1970´ten sonrası dünya genelinde sosyalist direniş yeni hedeflere yürümesi; Afrika, Asya ülkeleri, sosyal devletin dünya genelinde öne çıkması, kapital dünyayı ürküttü. Vietnam´da ABD´nin yenilgisi Güney Amerika´nın ABD´nin arka bahçesi olmaktan çıkması, yeni dengeleri gündeme geldi.

Bolivya, Venezuella ile ABD´nin imparatorluk hayalleri yıkıldı.

Aslında Kennedy´e yapılan suikast, ilk değildi. Köleliği ilk yasaklayan Abraham Lincon vardı.

ABD´nin iç savaşta güney-kuzey çatışmasında Başkan Lincoln, ABD´de iç savaşı durdurup, Birleşik Devletler konumuna getirdi. Ve Başkan Lincoln´un köleliği yasaklaması sonucu tiyatroda Shakespeare´in Hamlet eserini seyrederken güneyli bir toprak sahiplerinin hazırladığı suikast sonucu öldürüldü.

Başkan Lincoln, ölümü öncesi bir konuşmasında şöyle der: Ben köle olmak istemediğim gibi, bir efendi de olmak istemem.

Kennedy bir konuşmasında şöyle haykırıyordu: Ben akşam yemeklerini yediğim zaman İniada´ki, yerin altında çalışan maden işçilerin çorbalarında kaç parça et var onu düşünürüm.

İkinci Dünya Savaşında Sovyet devletiyle Nazi Almanyasına karşı ortak işbirliği yaptığı için kongrede silah sanayisi tarafından, Pentagon tarafından eleştirilere karşı başkan Roosevelt, şöyle seslenmişti: Beyler, Nazi teknik ordusu Doğu cephesinde durduruldu. Bu yenilmez denen orduya karşı duran güçle işbirliği yapmak zorundayız.

Roosevelt´in savaş sürecinde Sovyet yönetimine çok taviz verdi denildi. Almanya´nın yenilgi sonrası Başkan Roosevelt, bütün dünya halklarına bir açıklama yaptı: Biz, ABD olarak bu savaşı kazandık.

Ve bu süreç içinde başkan Roosevelt´in aniden ölümü tartışma konusudur ve genel eğilim, başkanın zehirlendiği yönündedir. Ve başkanın yerine seçilen Truman, savaş yanlısı bir kişilikti. Atom bombasının kullanıldığı günlerde Başkan Truman şöyle çığlık atıyordu: Bundan sonra bütün dünya halkları İngilizce konuşacak.

Gelelim yazının başlangıcına… İsveç Başbakanı Palme´nin suikastı hala faili meçhul; fakat, yakınlarda ciddi kaynakların açıkladığına göre suikast CIA kaynaklı olduğu.

Kennedy dosyası da hala raftan inmedi.

İsveç´te başbakan Palme sonrası yönetim hızla sağa kayıp sosyal haklar geri alındı; yönetim liberalizme kaydı. Sosyal demokratlar diğer liberallere benzedi.

Peki neden İsveç, Nato´ya ABD´nin güdümüne katılmak istiyor?

Ukrayna nasıl Rusya tehdidi yada kuşatması söz konusu değilse NATO´yu neden Rusyayı yakın komşusu tarafından kuşatılmak isteniyor. Amaçlar bellidir.
İsveç yada Finlandiya Sovyet döneminde hangi dönem tehlike oldu.

İsveç, Nazi Almanyasına silah taşımasına rağmen Sovyetlerle dostluk içinde yaşadı. Tıpkı geçmişteki Ukrayna gibi. Günümüzde; Bulgaristan, Çekoslavakya şimdi ne durumda. Sosyalist iktidar sürecinde sanayi ülkesi olan bu ülkeler şimdi çöktü. IMF dünya bankasına muhtaç oldular. İkinci Dünya Savaşında başta Ukrayna, Polonya ve Bulgaristan için 22 milyon Sovyet insanı öldü. Bunları nasın unutabiliriz? Aslında ABD´nin hür dünya masalına İsveç yada Finlandiya, kimliğini yok ederek koşmakta. Tıpkı Fransa sağı gibi...