Sadullah ÇAĞLAR


İTALYAN SİNEMASININ KLASİK FİLMLERİ

Sadullah ÇAĞLAR



Roma antik kenti Rönesans devrinden beri sanatın çekim merkezi olmuştur. Mimari yapısıyla öne çıkan kent tüm sanatlara damgasını vurdu. Tiyatronun önemli yer tuttuğu İtalya´nın sınır komşusu olan Fransa´da Lumiere kardeşler tarihteki ilk film yapımcılarıdır. Sinematograf cihazının patentini alarak geliştirmişlerdir. Bu cihaz Thomas Edison´un geliştirdiği kinematoskopun aksine, aynı anda pek çok kişinin film izlemesine olanak sağlıyordu.
Böylece beyaz perde görseli sokağa taşıdı. Opera ya da tiyatroya gitme imkanı olmayan yoksul insanlar da hayal dünyası olan sinema ile buluştu. Beyaz perde denince haklı olarak ilk aklımıza Hollywood gelir. Sinemanın ilk döneminde muazzam filmler yapıldı. Mesela 1925 yılında sessiz olarak çekilen Ben Hur çok etkileyici idi. 1959 yılında renkli ve sesli olarak tekrar çekildi ama aynı etkiyi yakalayamadı.
2.Dünya savaşı sonrası 1946 yılında İtalyan sinemacılar savaş karşıtı bir film yaparak tüm dünya sinemasında sarsıntı yaratırlar. Bir Haydut isimli filmde yapımcı Alberto Lattuada savaştan dönen bir İtalyan askerin yaşadığı işsizlik ve yoksulluk sonucu gangsterliğe başlamasını anlatır. Filmin başrol kadın oyuncusu Amando Nazario süreç içinde Oscar ödülü alarak şöhreti yakalar.
Genel olarak sinema yüzyılın en büyük kültür olayıdır. Beyaz perde zamanla yedinci sanat harikası olarak anılmaya başlandı. Sinemanın dahi çocuğu Orson Welles´e göre iki çeşit film vardır: İzlediğimiz filmler ve hafızamızda yer eden filmler. Bizler elbette sinemanın altın çağında gördüğümüz filmleri arıyoruz. O harika filmleri nasıl unutabiliriz.
1949 yılı İtalyan sinemasının yaptığı Acı Pirinç filmi ile Yeni Gerçekçilik akımında yönetmen Guıseppe De Santis bize pirinç hikayesini anlatır. Pirinç kimi insanlar için sıradan bir bakliyat iken kimileri için hayattır. Film pirinç tarlasında çalışan kadınları göstererek başlıyor. Sonrasında bir kovalamaca yaşanır ve çalınmış olan bir mücevher taşıyan bir kadın polisten kaçarken tarlada çalışan kadınların arasına karışarak izini kaybettirmeye çalışır. Aşk ve macera tarlada çalışan işçi kadınlarla birlikte anlatılmakta. Acı pirinç yeni gerçeklik akımı içinde özel bir öneme sahip olup 1970´li yıllarda Yeşilçam filmin bir benzerini yaptı.
Yine bir İtalyan filmi olan 1948 yapımı Bisiklet Hırsızları 2.Dünya Savaşı sonrası ekonomik olarak zor bir dönemde geçmekte ve işsizlik had safhada. Bu işsizlerden olan Antonio iş bulur ve işe gidebilmek için bir bisiklet satın almak zorunda kalır. Ancak ertesi gün bisikleti çalınır. Bisikleti çalınan Antonio oğlu Bruno ile birlikte bisikletini her yerde aramaya başlar. Filmin yönetmeni Vittorio De Sica, oyuncuları amatörlerden seçmiştir. Başrol oyuncuları Lamberto Maggiorini ve Enzo Staiola mükemmel oyun sergileyerek efsane olurlar. Yönetmen Vittorio De Sica´nın Oscar aldığı film hafızalarımıza adeta kazınmıştır.
1954 yılında eski adı Empire olan ve opera olarak kullanılan sonradan sinemaya dönüştürülen Kanatlı Sinemasında İtalyan filmi olan Sensualita´yı büyük bir hayranlıkla izlemiştim.
Filmin sanatçıları arasında Elenora Rossi Dragon ve Bir Haydut filmi ile tanınmış Amedeo Nazzari vardı. Ayrıca yeni bir isim olan Marcello Mastroıanni bu filmle şöhreti yakalamış ve adını sinema tarihine altın harflerle yazdırmıştır.
Sensualita ile şöhret olan Marcello Mastroıanni Amerika´da şöhreti yakalayan Sophia Loren ile pek çok film yaptı. Ancak Marcello yoluna Avrupa´da devam etti.
Marcello 1960 yılında başrolünü Claudia Cardinale ile paylaştığı Acı Aşk (İl Bell´Antoni) filminin ilginç bir romantizm hikayesi var. Filmde Marcello tam bir Kazanova rolündedir. Yakışıklı Antonio olarak tüm kızların kalbine girmeyi başarır. Ancak yıllar sonra Sicilya´da yer alan kasabasına döner.
Avukat olan babası kasaba noterinin kızı ile evlenmesini ister. Artık vakti geldi, bu kadar çapkınlık yeter evlen der ve kızın resmini gösterir. Çapkın Antonio, Barbara´nın resmini görünce kıza aşık olur ve evlenmeye karar verir. Ancak bir sorun vardır, zira Antonio sadece sıradan gördüğü kızlara ihtiras duymaktadır. Oysa Barbara´ya kutsal bir aşkla bağlanmış ve birliktelikleri platonik düzeyde kalmıştır. Ve kızla hiç yakınlaşmaması üzerine kız hala bakire olduğunu ailesine bildirir.
Bu Antonio için sonun başlangıcı olur, zira kızın ailesi boşanma işlemleri için başvuruda bulununca Antonio alay konusu olur. Ancak her şey beklenmedik bir mutlu sonla çözülür. Aslında çapkın bir Kazanova olan Antonio sonunda kızın kutsal biri olmadığını düşünerek onunla birlikte olur. Böylece onurunu ve evliliğini kurtarır.
Bu filmde aslında toplumun onayladığı iyi ve kutsal aşka karşı, günahkar aşk çelişkisinin incelikli bir eleştirisi vardır. Son derece etkileyici bir romantizm komedi ile anlatılıyor filmde.
İtalyan sinemasının Fransa ile ortak yapımı olan Güneş Çiçekleri filmi ise tam bir başyapıttır. Filmin başrollerini Sophia Loran İle Marcello Mastroianni oynamışlardır. Filmin yapımcısı ise Sophia Loren´in eşi olan Carlo Ponti´dir.
Film 2.Dünya savaşı sırasında Rus cephesine gönderilen ancak binlerce İtalyan asker gibi geri dönmeyen Marcello´nun eşi rolündeki Sophia tarafından umutsuzca aranmasını anlatır. Filmin devamında İtalyan asker rolündeki Marcello Moskova önlerinde yaralanır. Ancak cepheyi gezen Rus bir kadın tarafından kurtarılarak tedavi edilir ve Rus kadınla Marcello evlenir. Oysa İtalya´da eşi Marcello´yu hala beklemektedir.
Filmin müziğini yapan Henry Mancini Oscar´a aday gösterilir. Sophia Loren ise en iyi kadın oyuncu dalında David di Donetello ödülünü kazandı.
Yönetmenliğini Vittorio De Sica´nın yaptığı unutulmaz Güneş Çiçekleri filmi sinema tarihinde hak ettiği yeri aldı.