Dün, yani 25 Kasım, ülkenin birçok kentinde, aynı zamanda ilçemiz İskenderun´da kadınlar kadına yapılan şiddete karşı yürüdüler. Bu elbette kadın şiddetinin yaygınlaştığı, kadın cinayetlerinin ve kadına yönelik baskıların arttığı bir ortamda kadınların kitlesel olarak sokaklara çıkması, bazı illerde polis şiddetine rağmen yürümeye devam etmesi, kadınların sabrının son sınırına geldiğinin ve tahammül sınırlarını zorladığının bir göstergesidir.
Çok eski çağlarda, ilk işbölümünün yapıldığı dönemde, başlayan kadının toplayıcı rolü bu günlere kadar devam etmiş; erkekler bu dönemden üslendikleri avcılık mesleğini daha sonraları silahlarını da geliştirerek savaşa dönüştürmüşlerdir. O dönemden beri gerek evde baba ve çocuklar arasındaki kavgalarda gerekse kardeşler arasındaki kavgalarda kadınlara düşen, dağılan ortamı toplamak ve onları barıştırmak olmuştur. Savaşlarda yine kadınlara düşen yaralı olan kocalarına bakmak, öksüz kalan çocuklara bakmak ve dağılan aileyi ve evi toparlamaktır.
Peki, neden kadınlar başka gün değil de 25 Kasımda sokağa çıktılar? Çünkü 25 Kasım, BM tarafından tüm dünyada “kadına yönelik şiddetle mücadele günü” olarak ilan edilmiştir. Her günün bir hikâyesi vardır. Bunun hikâyesi de şöyle: 1950´li yıllar Dominik Cumhuriyeti Faşist Diktatör Rafael Trujillo tarafından yönetilmektedir. Trujillo´nun kendisine karşı direnen Minerva, Patria, Maria Mirabal kız kardeşleri pusuya düşürerek öldürtmesi üzerine Dominik halkı diktatöre karşı ayaklandı. Olaydan altı ay sonra Trujillo kendi askerlerince öldürüldü. Öldürüldüğü gün Dominikte bir bayram olarak kutlanmaktadır. Mirabal Kardeşlerin öldürüldüğü gün olan 25 Kasım, BM tarafından 1981 yılında Kadına Yönelik Şiddetle Mücadele Günü olarak ilan edilmiştir. O gün bu gün 25 Kasım´da hem Mirabal kardeşler anılır hem de kadına şiddete karşı eylemler yapılır. (Kaynak: 25 Kasım Tarihli Cumhuriyet Gazetesi)
Peki, ülkemizde sokağa çıkan kadınlar ne istiyor? İsteklerinden bazıları şöyle:
-Kadına yönelik şiddete ve kadın cinayetlerine karşı etkin önlemler alınması.
-6824sayılı şiddetten koruma yasasının uygulanması
-Cinsel saldırı, taciz ve tecavüzün önüne geçecek önlemlerin alınması
-Siyasette kadın temsilinin artırılması
-Erkekleri koruyan cezasızlık indirimlerine son verilmesi…
Bu istekler uygulanabilir basit istekler olarak görülebilir ama bu isteklerin tamamı sistemin demokratikleşmesi ile ilgilidir. Bu günden gerçekleşebilir istekler olamaz mı? Elbette olabilir. Bu iktidarın ilk yıllarında Hüseyin Üzmez örneği var: 14 yaşında bir kıza tecavüzden yargılanıyordu, mahkeme serbest bıraktı. Fakat kadınların ısrarcı mücadeleleri sonucunda yeniden yargılanmak zorunda kalındı.
Ünlü İspanyol şair Federico Garcia Lorca, Ağustos 1936 da İspanya iç savaşında faşistlerce kurşuna dizilmeden önce son şiirini şöyle okuyordu…
“Özgür olmayan insan nedir?
Söyle bana, Mariana..
Söyle seni nasıl sevebilirim
Özgür olmazsam.
Sana kalbimi nasıl açabilirim
Bu yürek benim değilse..”
Şair, sevgilisine sevdiğini söylemenin bile özgürlük gerektirdiğini ne güzel anlatmış.