Halit KATKAT


Kamu emekçi ve emeklileri zammı ve hak mücadelesi

Halit KATKAT


 

Kamu çalışanlarının maaşlarına hükümetin yaptığı zammın kamu emekçilerini tatmin etmediğini sendikaların açıklamalarından anlıyoruz.

Bir defa maaşların tespitinin objektif ölçülere göre, yani insani gereksinimlerin karşılanacağı şekilde bir yaşama düzeyine yetecek kadar yapılmadığı durumlarda, elbette şikayetler çok olacaktır. Kaldı ki öyle bile yapılsa çalışanlar kendi ürettiği ürün ya da hizmetin değeri ile verilen maaşı/ücreti karşılaştıracaklardır. Bu nedenle çalışanların kendi maaşlarının ya da derece ve kademe yükseltilmesinin objektif ölçülere bağlanmasında söz sahibi olmadıkça memnuniyetsizlikler ve itirazlar devam edecektir.

Burada itirazlara yani Kamu Emekçileri sendikalarının itirazlarına baktığımızda yapılan itirazın sadece maaşlardaki maddi yetersizliğe olduğunu görüyoruz. Kamu emekçilerinin sendikalaşma mücadelesi, 1970´lerden beri devam edegelen bir mücadeledir. Uzun yıllara dayanan bu mücadele sonunda kamu emekçileri bir sendika hakkı koparabilmişlerdir. Ama bu sendika hakkı toplu sözleşme ve grev içermeyen bir sendika hakkı olmuştur.

Evet hükümetle yetkili sendika konfederasyonu aynı masada sözleşmeye oturmaktadırlar ama bu toplu sözleme değil toplu görüşme olmaktadır. Sözleşmede taraflar isteklerini sunmakta ama, hep işveren tarafı olan hükümet temsilcilerinin dediği olmaktadır. Zaten arkasında grev hakkı olan bir çalışanlar kitlesi olmayan sendika temsilcisinin kendi isteklerini kabul ettirmesi de pek mümkün görünmemektedir. İşin tuhaf yanı da kamu emekçi sendikalarının da bu toplu sözleşmesiz, grevsiz sendika oyununu kabul etmiş görünmeleridir. Bunu söylememin nedeni artık hiçbir kamu emekçisi sendikasından grev hakkı talebini duymamaktayız. Grev hakkı olmayan bir sendikanın kendi taleplerini işverene kabul ettirmesi, yani meydanlarda basın açıklaması, miting ya da hukuki yollarla kabul ettirmesi olanaksıza yakındır.

Kapitalist sistemde bir hakkın koparılması gücün büyüklüğü ve kullanılma şekliyle ilgilidir. Ekonomi, güvenlik, medya vb. bütün güç sermayenin ve onların hükümetlerinin elindedir. Dolayısıyla meydanlarda yapılacak gösteriler, bu işverenler için kolayca bastırılacak bir güçtür. Onları durduracak en etkili güç emekçilerin birleşik iş bırakma eylemidir. Sistemin işleyişini durdurmak onların boğazına sarılmak kadar etkilidir.

Yukarıdaki açıklamaların ışığında emekli örgütlenmesi için de şunu söyleyebiliriz: Emekli örgütleri de ne kadar kalabalık olursa olsun, meydanlarda toplayacağı güçle hak elde etmesi, toplu sözleşmeye oturması bu bakımdan mümkün gözükmemektedir. On dokuz yıl gibi, uzun yıllar bizzat emekli sendikası yöneticiliği yapan biri olarak bunu söylüyorum. Bu, mücadeleyi bırakmalı anlamında anlaşılmamalıdır. Bu, mücadelenin biçimi ve şeklinin değişmesi olarak alınmalıdır. Bırakalım grev hakkını, tamamen üretim ve hizmet alanlarından uzaklaştırılmış bir emekçi kitlesinin hak almak için meydanlarda toplanmaktan başka ne kozu olabilir. Meydanlarda toplanmanın işe yaramadığını önceki mücadelelerden biliyoruz.

Emeklilerin çalışan kitle ile ittifaka ihtiyacı var. Yani emekli kitlesi ile çalışanların ortak sendika ilişkisi olmalıdır. Çalışanların sendikaları, dayanışma aidatı alarak emekli olan üyelerinin üyeliklerini sürdürebilir, toplu sözleşmeden yararlandırabilirler. Bu yapılacak ortak eylemlerde güç birliğini getirecektir. Zaten Hükümet memur emeklilerinin maaş zammını kamu emekçilerinin sözleşmesine göre belirliyor.