Halit KATKAT


Kapitalizmin koronoyla savaşı

Korona namında bir felaket Çin Ülkesinde peydah olup. Tüm dünyayı tehdit eder hale geldi.


Korona virüsüne (corona ingilizce tac demek) bu ismin verilmesinin nedeni virüsün görünüşünün taca benzediğinden dolayı imiş. Tacın hangi kafalarda bulunduğu ve virüsün yaptıkları göz önüne alındığında, sadece biçim bakımından değil; aynı zamanda yaptıklarıyla da bu ismi ne kadar hak ederek aldığı anlaşılır. Dünyanın iki milyarlık nüfusuna ve ikinci büyük ekonomisine sahip olan ve dünya kapitalizminin metropol ülkelerinden biri olan Çin´i adeta teslim almış; üç binden fazla insanın canını alıp, binlercesini de yatak döşek yere serdikten sonra ekonomisini de allak bullak edip, Çinli yetkililerin bütün engellemelerine rağmen Çin Seddini de aşıp ülke dışına çıkmayı başarmıştır.
Avrupa seferine çıkmadan önce İran´a uğramış; orada 500 den fazla can alırken cumhurbaşkanı yardımcısı dahil binlerce kişiyi yatağa sermiştir. Sonra İtalya yolculuğuna çıkmış; orada binden fazla can almış, binlerce kişiyi ve bu arada İtalya Kara kuvvetleri komutanını da teslim almıştır. Korona elinde hiç bir silahı olmayan ordusuyla Avrupa´da korku salmaya ve yayılmaya devam etmiş; AB parlamento başkanı dahil yüzbinleri hasta ettikten sonra, Fransa Kültür Bakanını, İngiltere sağlık Bakanını ve Polonya Genel Kurmay Başkanını, İspanya Başbakanı ve eşini karantinalık etmiştir. Bunlarla da yetinmeyen Korona ordusu Amerika´ya geçmiş. Orada Kanada Başbakanı ve Eşini teslim almıştır.
Bu şekilde korkusuzca ilerleyen ve dünyaya meydan okuyan Korona ordusundan korkan ABD Başkanı Trump, kabinesini acilen toplayarak olağanüstü tedbirler almış ve O da diğer ülkeler gibi uçak seferlerini iptal etmiş; toplantılar, okullar, eğlence merkezlerini ahalinin kullanımına kapatmış; sınır kapılarında güvenliği en üst düzeye çıkarmıştır. Dünyaya hükmeden Irak´ı, Suriye´yi güçlü orduları ile işgal eden, Libya´yı bombalayan ve de tüm dünyaya nizam verip korku salan, hatta akıllı robotlar ve yapay zeka ile dünyayı yönetmeye hazırlanan ABD´nin bu korkusuna bütün dünya ahalisi şaşırıp kalmıştır. O anlı şanlı kıtadan kıtaya füzelere, toplara, tüfeklere, uzay araçlarına kısaca dişinden tırnağına silahlı güçlere sahip, işçileri, emekçiler ve dünya halklarını zapturapt altında tutan koskoca emperyalist sistem, ufacık mini minnacık, mikroskopla bile zor görünen bir virüs ordusuna nasıl boyun eğmiştir; olacak iş değildir.
Hiç bir sınır ve güvenlik önlemi bu gözle görünmeyen sinsi orduyu durdurmaya yetmiyor, yayılmasını engelleyemiyordu. Korona renk, din, dil, zengin, fakir, asker, sivil ayrımı gözetmeksizin herkese saldırıyordu. Adeta insan neslini düşman bellemişti. Sınırlardan geçmek isteyen mültecilere kapılarını kapatan, onları her türlü askeri ve polisiye önlemlerle sınırlarından içeri sokmayan ülkeler, bu sinsi korona ordusunun ilerleyişini durduramıyordu. Korona ordusu her türlü eşya, gıda maddesi ve insan bedeni dahil her türlü araç üzerinde seyahat ederek ülkelerin sınırlarını rahatça geçebiliyordu.
Bu arada her ne kadar bu virüs ordusunu Amerika´nın besleyip donatarak Çin´e musallat ettiği iddia edilmişse de corona Amerikayı da tehdit edince bu iddia inandırıcı bulunmamıştır.
Iran´dan Avrupa seferine giderken, yetkililer tarafından çok sıkı tedbirler alındığı için korona Türkiye´ye girememişti. Koronaya adeta kuş uçurtulmamıştı. 17 ülkeye uçuşları iptal edilmiş, gümrük kapıları kapatılmıştı. Yetkililer bu durumu koronaya 'biz çok iyi tedbirler aldık, kapılarımızı zorlamayın' mesajı vermişti. Ancak daha sonra ülkeye girmeye kararlı Korona önce bir, sonra beş kişiyle ülkeye girmeye çalışırken yakalanmış. Sonra umreden dönen vatandaşların üzerinden ülkeye girmeyi denemişse de yetkililerin sıkı önlemleri ile buna izin vermemiş, üzerinde korona ile yakalananlar zapturapt altına alınmıştır.
Korona ülkelere girmek için çeşitli yollar denerken fark edildi ki korona elemanlarının seyahat etmek için en çok tercih ettiği seyahat aracı paraymış. Tüm dünya kapitalist sistemi paradan başka bir şey düşünmez ve paradan vaz geçemezken koronanın ülkeden ülkeye seyahatinin nasıl olupta önleneceği merak konusu olmuştur.
Televizyonlar devamlı elinizi yıkayın diye yayınlarında tekrarlıyorken Birleşmiş Milletler´den bir haber yayıldı ki dünyada iki milyar kişinin lavabosu yok. Bütün bunlardan sonra kapitalist sistemin üst düzey yetkilileri bir taraftan ahaliye evden çıkmayın derken, diğer taraftan da bilim insanları korona elemanlarının açık havada yaşama şansı olmadığını ve havalar ısınınca yenileceğini iddia ediyorlar.
Bu savaşın sonu için ahali şimdilik biraz stok yaptığı evlerine çekilip beklemekte... Korona ordusu dünyayı ele geçirecek mi? Yoksa ona karşı etkili bir silah bulunacak mı? Ahali de merak içinde... birbirlerini öldürmek, ülkeleri işgal etmek için milyarlarca dolar harcayarak bu kadar silah üreten devletler bu sinsi ve tehlikeli corona düşmanına karşı neden bir silah bulamamışlar diye...