Halit KATKAT


Kapitalizmin yarattığı cehennem

Halit KATKAT


Geçtiğimiz hafta Orman Genel Müdürlüğü verilerine göre 39 ilde 174 orman yangını ülkenin yaşamını cehenneme çevirdi. Hepimize geçmiş olsun.

Orman yangınları her yıl hem ülkemizde hem de dünyada çok sayıda yerde çıkmaktadır. Ama dikkat çekici olan her yıl bu yangınların sayısı artarken etkilediği alanlarda artmaktadır. Yangınların çıkış nedenleri farklı olabilir. Başlıca nedenlerinden biri küresel ısınma, havanın sıcak ve kuru olması, diğeri orman tabanındaki yaprak birikintilerinin tutuşmaya müsait olmasıdır elbette… Tutuşmaya uygun bir ortam varsa orada bir cam parçası, bir kibrit tutuşturmak için yeterlidir. Hava sıcaklıkları küresel ısınma nedeniyle her yıl artmaktadır. Buna da kapitalist üretim ve tarım sistemi neden olmaktadır. Maryland Üniversitesi´ne bağlı ‘Global Forest Watch´, dünyanın önemli tropikal bölgelerinde 2020´de toplamda 42 bin kilometrekare ormanlık alanın yok edildiğini açıkladı. Tahribatı, 20 yılda yaşanan en kötü üçüncü kayıp olarak niteledi.
‘Ulusal Uzay Araştırmaları Enstitüsü´nce (INPE) her ay yapılan ölçümlerde, Amazonlarda ağaç katliamı yaşandığını gözler önüne seriyor. Resmi verilere göre, Ağustos 2019 ile Temmuz 2020 arasındaki 12 aylık dönemde en az 9 bin 200 kilometrekarelik ormanlık alan yok oldu. Bu bir önceki döneme oranla yüzde 34,5´lik bir artış oluyor. Greenpeace verilerine göre de, 2020´nin ağustos ayının ilk 10 gününde Brezilya topraklarındaki Amazon ormanlarında 10 bini aşkın noktada yangın çıktı. Bu da 2019´a oranla beşte bire yakın bir artış olduğunu gösteriyor.
Elbette ormanların yok olması sadece yangınlar nedeniyle olmamaktadır. Türkiye´de orman alanlarındaki endüstriyel ağaç kesimi 2003´te 7,3 milyon metreküp iken 2018´de yaklaşık 19 milyon metreküpe yükseldi. Endüstriyel ağaç kesimi, 17 yılda beş katına çıkarken; Orman Genel Müdürlüğü (OGM) ormancılık istatistiklerine göre 2012-2020 aralığında 334 bin 35 hektar orman alanı kamu yararı gerekçe gösterilerek orman vasfından çıkarıldı. OGM verilerine göre 2009-2020 yılları arasında çıkan toplam 29 bin 965 orman yangınında ise 98 bin 950 hektar orman alanı kül oldu. Görüldüğü gibi maden ve enerji sektörü için tahsis edilerek kaybedilen orman alanı yanan ormanlardan kat be kat daha fazladır.
Dünyamızda ve çevremizde orman alanlarının azalması, kuraklığın ve sıcaklıkların giderek artmasına, bitki ve hayvan çeşitliliğinin azalmasına neden olacağı bilim insanları tarafından öngörülüyor.
‘Nature Dergisi´nde yayınlanan, iklim değişikliğinin Akdeniz bölgesinde, su, ekosistem, gıda, sağlık ve güvenlik alanındaki etkilerini ve potansiyel risklerini derleyen araştırma, Akdeniz´de su talebinin yüzde 20 artacağını, Beyşehir Gölü´nün kuruyabileceğini, iklim değişikliği nedeniyle artan sıcak hava dalgalarının ve hava kirliliğinin kardiyovasküler veya solunum yolu hastalıkları riskini artıracağını ifade ediyor. Araştırma, ayrıca bulaşıcı hastalık çeşitlerinin (Batı Nil virüsü, Dang, Chikungunya) yayılımının da bölgede artacağına işaret ediliyor.
Dünya Sağlık Örgütü (DSÖ) Çevre İklim Değişikliği ve Sağlık Bölümü Direktörü Dr. Maria Neira, 6 Şubat 2021 tarihli El Pais gazetesine verdiği röportajda şöyle diyor: Ağaçların kesilerek ormanları çevreyi kirleten yoğun tarım alanlarına dönüştürülmesi, insanların daha önce girmediği bu bölgelerde yaşayan hayvan türleri üzerinde şiddetli dönüşümlere neden oluyor. Hastalık bulaştırma potansiyeli olan, daha önce temas halinde olmadığımız hayvan türleri gün yüzüne çıkıyor. Bu ekosistemlerde daha önce kullanılmayan gübrelerin ve tarım ilaçlarının kullanımı, yeni potansiyel virüs taşıyıcıların oluşumuyla sonuçlanıyor. Ormanların yok edilmesiyle birlikte türler arasında bulunan doğal bariyerler ortadan kalkıyor. Bunun bir örneği olarak, Batı Afrika ormanlarında meyve yarasaları aracılığıyla insanlara geçen bulaşıcı Ebola virüsü gösterilebilir. Daha önemlisi bu durum AIDS ve SARS virüsleri içinde geçerli. Son zamanlarda ortaya çıkan salgınların yüzde 70´şinin kaynağı ormanların yok edilmesi ve türlerin yaşadıkları ekosistemden ayrılmak zorunda kalmaları gösteriliyor.
Sorunun bu hale gelmesinden tüm insanları sorumlu tutmak hem adil değil hem de bu tür genellemeler sorunun kaynağını ortaya koymuyor tersine gizliyor.
Ülkemizde önce Manavgat´ta çıkan ve hızla ülke sathına yayılmasının sorumlusu, ormanları korumakla görevli olan başta Orman Bakanlığı ve onun arkasındaki iktidardır. Yangın başlar başlamaz haber alma tesisat ve ekipmanları (kamera, İHA vb.), acil müdahale uçakları vb. temin edilmemiştir. THK başına getirilen Kayyım “tasarruf için pilotların işine son verdiğini” söylüyor. Yangın uçakları ve helikopterleri yok. Yangın haber alınır alınmaz müdahale etmek için askerin ve polisin elinde bulunan vasıtalar yangını söndürmek için seferber edilmemiştir. Şimdi bu durumda “insanlar doğayı mahvediyor” demek doğru ve adil olabilir mi? Bunun sorumlusu rantçı, yani ormanın ve ağacın yok edilmesinden yarar sağlayan kapitalist üretim sistemidir. Ekolojik yıkımı sermayeyle yönetenlerin el ele vererek yarattığı göz ardı edilerek, dünyadaki herkes için genel geçer çözüm politikaları ileri sürmek, hem dar görüşlülük hem de adaletsizliktir. Sermaye düzeninin, bütün dinamikleri, düzenekleri ortada dururken ekolojik sorunları çözmek elbette olanaksızdır. Çevre katliamının kaynağı olan sermayeyi koruyarak ekolojik sorunları çözemeyiz! Kapitalist sistem ortadan kaldırılmadan sadece çevre mücadelesi ile doğayı korumak olanaklı değildir.