Nurullah ER


KARAKIŞ GÜNLERİ

Nurullah ER



NURULLAH ER
Karakış, kış aylarının en sert yaşandığı günlerdir.
O günlerden geçiyoruz toplumca.
Kar kapıda.
Büyükşehirlerde, caddeler, sokaklar, yollar kapalı.
Yetkililer iş yapacağına birbirlerini kovalıyor.
Şu yol sana aitti, burası benim mahalim, şuradan sen sorumlusun kavgası yapılıyor.
Doğuda köyler kar altında, evlerden evlere tüneller kazılarak geçiliyor.
Oralar unutulmuş, gözler önünde İstanbul´dan kar manzaraları, balıkçı lokantası, havaalanlarındaki görüntüler, karayollarındaki izdihamlar.
Milletçe zor günler yaşanıyor.
Hayat pahalılığı, geçim derdi, zemheri ayazından daha beter.
Toplumun önüne kıtlık sofrası kurulmuş gibi herkes yaşam derdinde.
Asgari ücretliler verilen zamla moralleri yerine birazcık gelmişken; dövizdeki artış, petrol zamları, elektrik fiyatlarındaki artışla oluşan enflasyon filizkıran fırtınası gibi yaktı kavurdu, yıktı savurdu.
Çoğunluğu açlık sınırında yaşayan on üç milyon emekli kaderine terkedilmiş.
Açlığın yokluğun keşfi insanlık tarihiyle yaşıt olsa da, çağımızda yüz karasına dönüştü.
Yapılan zamlar yağmur gibi yağıyor, kar taneleri gibi savruluyor.
Böylesi günde yaşamı sürdürebilmek büyük marifet gerektirir.
Herkesin yüzünde acıların sanatı var.
Sönmüş gözler, çatılmış kaşlar, sevgisiz bakışlar kaplamış tüm yüzleri.
Dışarıyı kar, içeriyi kor yakıyor.
Annelerin mutfağı yeniden keşfettiği günleri yaşıyoruz.
Akşam oturmalarında battaniyeler ısıtma aracı, televizyon ışığı ışıtma gereci.
İnsanı hiçe sayanların, emeği yok bilenlerin, para karşısında iki büklüm olup, putlaştıranların devranının hüküm sürdüğü günlerden geçiyoruz. “Açlıktan kim ölmüş, aç mezarı mı var, her koyun kendi bacağından asılır. Üç almışsan bir al, kış gününde domates, salatalık, patlıcan yemeyiver. Siyah zeytin, karaçayla idare ediver. Yastık altındaki altını, akçeyi milli ekonomiye katıver” nasihatlı karakış günleri karın doyurmuyor.
Böylesi bir karakışta, hüzünlü bakışlarla buğulu cam kenarında dışarıyı gözleyen emeklinin yüreğinin saklı sayfalarına yazacak bunlardan daha kötü bir şey olacağını zannetmiyorum. Ona içine gömdüğü isyanları için ah! demek düşüyorsa, bu duruma düşürenlere büyük günah düşüyor.