Halit KATKAT


Karar mekanizmalarında meslek temsilcileri olmalı

Halit KATKAT


Her gün yeni tartışma, her gün yeni gündem ve kargaşanın ortasında buluyoruz kendimizi. Bir gün tüm dünyayı kasıp kavuran pandemiden korunma tedbirlerini konuşurken bir gün pandemi ilacını, bir gün pandemi aşısını, bir başka gün pandemiden ve ekonominin kötü gidişinden dolayı işsizliği konuşuyoruz; pandemide çalışmak zorunda olan sağlık emekçilerinin durumunu, okullar açılıp açılmayacağını konuşuyoruz; kadına yönelik şiddeti konuşuyoruz, en son Boğaziçi Üniversitesine atanan kayyum Rektörü konuşuyoruz. Peki bütün bu sorunların olmadığı, her şeyin yerli yerince toplumun koyduğu kurallara göre işlediği bir toplum biçimi olamaz mı? İnsanı diğer canlılardan ayıran şey el emeği ve zekasıdır. Diğer bütün canlılar sınama yanılma yöntemini kullanarak evrimleşirken insan zekâsı sayesinde dünyayı ve kendini değiştirir. Bu bakımdan bütün yukarıdaki sorunları çözebilme yeteneği elbette insanda var. Ama olaya bireyci kapitalist ilişkiler açısından bakınca ve öyle çözüm arayınca ortaya çözümsüzlük çıkıyor. Bütün bu tartışmalar medya ortamında konuyla ilgili uzman ya da örgüt temsilcileri çağrılmadan, kendi beğendikleri kişiler davet edilerek yapılıyor. Bazıları iktidara toz kondurmazken bazıları, bazı yayınlar ve muhalifler çözümün adresi olarak iktidarı gösteriyor. Evet bu sistem içerisinde bütün sorunları çözme iddiası ile seçilen ve her türlü yetkiyi kullanan iktidardır. Hatta yasalarda olmayan yetkileri bile kullanıyor. Ama bir de madalyonun diğer yüzü Bütün bu sorunları çözmeyip üstüne üstlük toplumun isteği hilafına iş yapan ve kargaşaya neden olan iktidardır. Sorunun kaynağından sorunun çözümünü beklemek akılcılık mıdır? Elbette burada sorulacak sorulardan biri şudur; peki sorunlar nasıl çözülecektir? Bir defa bu sorunlar karar verme yetkisinin tek elde toplandığı bir sistemde çözülmesi olası görünmüyor.
Ünlü muhalif gazete köşe yazarlarımızdan biri kadına yönelik şiddetin önlenmesi için maddeleri saymış ve şunlar yapılmalı, şunlar yapılmamalı diye iktidara görev vermiş. Bugüne kadar kadına şiddet konusunda ses çıkarmayan hükümetten okul kitaplarına bunun alınmasını istiyor. Bu konuda esas söz söylemesi gereken kadın örgütlerinin karar mekanizmalarında yeri neresi? Kadın örgütlerinin temsilcileri mecliste yer alıyor mu? Partilerin kendi kontenjanlarına oy toplamak için aldığı kadınlardan bahsetmiyorum. Hayır.
Yine sağlık emekçilerinin durumu TV´lerde tartışılıyor, sağlık sendikalarının, Tabip odalarının temsilcileri yok. Bir Bilim Kurulu oluşturulmuş, bu kurulda yine bu sağlık örgütlerinden temsilci yok.
En son Boğaziçi Üniversitesine atanan kayyum Rektörün durumu tartışılıyor. Rektörün liyakatsiz olduğu, siyasi olduğu öne çıkarılıyor. Halbuki esas öne çıkarılması gereken atama sisteminin demokratik olmamasıdır. Bilindiği gibi YÖK sistemi 12 Eylül Darbe Anayasasının bir ürünüdür. Ondan sonra gelen her hükümet kaldırma sözü verdiği halde kaldırmadı. Şimdi iktidar bunu daha ileri götürerek kendi adamını başka bir Üniversiteden alıp Boğaziçi Üniversitesine atamıştır. Rektörün üniversite akademisyenleri ve öğrencileri tarafından seçilmesi, yani kendilerini kimin yöneteceğine kendilerinin karar vermesi en çağdaş ve demokratik yöntemdir.
Eğitim sistemi tartışılıyor; karar verme mekanizmasının başındaki bakan, özel okul sahibi. Bu konuda karar alma, çözüm üretme mekanizmalarında konunun esas aktörleri olan öğretmenlerin, öğrencilerin ya da onların sendikalarının temsilcileri yok.
Asgari ücret tartışılıyor, işçi sendikalarından biri komisyona katılıyor, diğerleri katılmıyor.
Bütün bunlardan sonra şunu diyebiliriz ki halkın gerçekten kendisi için demokrasiye kavuşması için hem illerde hem de genelde meslek örgütü temsilcilerinden oluşan ve karar verme yetkisine sahip meclislere gerek var. Bunu da ancak emekçilerin kendi iradesi ve ısrarı sağlayabilir.
Burada şunu demek istiyorum ki konunun muhataplarının olmadığı meslekleri değil de illeri temsil eden adayların oluşturduğu meclis sisteminden demokrasi çıkmaz. Dört yılda bir sandığa oy atmayı demokrasi olarak savunanlar ya demokrasiyi bilmiyor ya da halkı kandırıyordur.