Leman GÖÇMEN


Kaybettiğimiz Bir Değer Fahrettin Saraç

Biraz geç kalmış da olsam evvela sevgili eşi Aysel Hanıma, aile efradına ve evlatlarına başsağlığı diliyorum.


Biraz geç kalmış da olsam evvela sevgili eşi Aysel Hanıma, aile efradına ve evlatlarına başsağlığı diliyorum. O bir memleket sevdalısı, Karayılan´ı çok seven, haftada benim bildiğim mutlaka Karayılan´a giden, zaman zaman Cuma namazlarına Karayılan´da bile katılan biriydi. 

Hatay´ın şairlerini, ozanlarını arayıp soran, dertlerine deva olmaya çalışan, duygusal, ince, duygusal biriydi. İnce bir titizlikle hazırladığı araştırmalarını ne yazık ki tamamlayamadan hayata veda etti. Sevgili oğlu, Mustafa´sı, can yoldaşı, yardımcısıydı. Hastalığı süresince de hep yanındaydı.
Zaman zaman bazı bilgiler için onun araştırmalarından yararlanmışımdır. Ben biraz dağınık çalışırım. O da tam tersine çok düzenli, her şeyi tarihleyen, dosyalayan bir yapıya sahipti.
Çok uzun yıllardır Hatay´ın bütün köylerinde işgal yılları dahil yaşanmışlıkları belgeleriyle toparlamıştı. En büyük arzusu da bunları bir kitap haline getirmekti. “Bu çok kapsamlı bir iş. Her işin bir ustası olur; sen yazdın hazırladın, ama kitap haline gelmesi için daha çok ekmek ister” demiştim. Bana çok ilginç bir cevap vermişti: “Bunlar benim çocuklarım gibi, kimseye emanet edemem.”
Bilhassa köylerde yaptığı soyağaçları, benim babaannemin köyü Akarca dahil… Tamamını görmedim, etüt etmedim. Ama bildiğim kadarıyla sandıklar dolusu yazıları vardı. Bu yazılarıyla ilgilenen çok iyi yazarlardan dostları vardı. Oğlu Mustafa´dan haddim olmayarak hassaten ricam; eğer mümkünse Fahrettin Bey´in çok emek verdiği bu yazıları toparlayıp usta kalemlerden olan tanıdıklarıyla bir kitap haline getirmeleridir.
Bir büyük arzusu daha vardı; büyüdüğü Çay Mahallesi´nde kendinin çağdaşı olan hanım arkadaşlarını bir salonda veya büyük bir evde toparlayıp bir sohbet toplantısı yapmak istemişti. Bu görevi de bana vermişti. Fakat ikimiz de bu işler için biraz eskimiştik. Sağlık sorunlarımız ön sıraya çıkmıştı. Bugün yarın derken O, amansız hastalığa yakalandı. Benim zaten mutat rahatsızlıklarım vardı. Hepsi sözde kaldı. Hatta bir gün derneklerimiz Süpürge ve Ayna´nın sohbetine onu davet etmişlerdi. Hatay´ın İskenderun´un gelmiş geçmiş kültürel değerlerinden dostlarımızdan çok güzel anılar anlatmıştı.
Hangi yaşta olursa olsun bu dünyadan göçenlere çok erken gitti deriz. Ben de Fahrettin Bey için evvela onun ticari hayatından bahsetmek istiyorum. Tüccar bir aileden gelmiş olduğu için kendisi de baba mesleğinin devamı olarak tuhafiye ve kıyafet üzerine Karayılanlı Mağazası diye çok güzel bir mağazası vardı. Şu andaki Hasan baba lokantasının yerindeydi. O iş yerinde triko bile çalışmışlardı. “Onu da erken bıraktınız” demiştim. “Ben ticaret hayatını çok sevemedim” demişti. “Yazıp çizerek kendimi çok iyi hissediyorum. Böylece de devam edeceğim” demişti.
Ve ne yazık ki hastalığı giderek ağırlaştı ve çalışmalarından uzaklaştı. İstanbul´da dahil uzun bir tedavi süresi geçirdi. Ancak, çaresiz derdin çaresi bulunamadı.
Ne yazık ki, bitti bitecek derken ömür çizgisi bitti.
Baki kalan bu kubbede hoş bir sada imiş
Fahrettin Bey bu kubbede çok hoş sadalar bırakan biridir. Nurlar içinde yatsın.
Hoşçakalın.