Mükremin KURTCEPHE


KAYMAKAM DA BİLMELİ VALİ DE

Mükremin Kurtcephe


Yirmi yıldan beri Şahintepesi ve çevresinde oturanlara, dört yıldan beri de İskenderun halkına eziyet yapılıyor. Herkesin gözleri önünde yapılan, defalardır dile getirilen bu eziyet devlet desteğinde, gözetiminde yapılıyor desek pek te haksız sayılmayız.
Konuyu bizim okuyucular ve halkımız biliyor da, bir de yeni gelen yöneticilerimiz, seçilen vekillerimiz, eskilerinden umudu kestiğimiz ve yeni seçilecek, Hatay büyük şehir belediye başkanıyla, İskenderun´a seçilecek başkan da bilsin diye, tekrarında fayda var.
Önce Şahintepesi ve çevresindeki sitelere yapılandan bahsedelim. 1998 yılında yapılan referandumda soruldu ki; ´idari olarak nereye bağlanmak istersiniz?´ diye. Ezici çoğunluk Belen´i değil İskenderun´u istedi.
İstemesine istedi de istediklerinin birçoğu verilmedi nedense. Sağlık ocağı, okul, tapu işleri ve güvenlik Belen´de kaldı. Gerektiğinde Belen kolluk güçleri zamanında yetişemediğinden, birkaç yıl sonra güvenlik de İskenderun´a alındı. Diğer birimler ve okul Belen´de kaldığından, seçim zamanlarında 20 mt yakınındaki okul kapalı olduğundan, hastası, yaşlısı ve özürlülerini aşağıdaki İsmet İnönü Mahallesine taşıdılar, halen de taşımaya devam etmekteler.
Sağlık ocağının açılışına gelen o zamanki valimiz; Nusret Miroğlu, Kasım 2008´de yaptığı konuşmada: “Ben ilk defa böyle bir şeye tanık oluyorum. Belen kaymakamımız buranın köy olduğunu söylerken, buranın yol, su, kaldırım, alt yapı, park gibi hizmetlerinin ise İskenderun Belediyesi tarafından yapıldığını öğrendim. İdari olarak Belen´e bağlı olup belediye olarak bir başka yere bağlı olması hoş bir durum da değil. Ben bunu yeni öğrendim. Ben inceleyeceğim ve bir çözüme kavuşturulması için çalışmaları başlatacağım.” dedi de, nedense arkasını getiremedi, dediğiyle kalmış oldu. Ondan sonra gelenlere de hatırlatan olmadı her halde.
İkinci yapılan eziyet, Şahintepesi sakinlerine değil, İskenderun halkına yapılmakta. İskenderun halkına deyimi biraz genel oldu, düzeltiyorum, garip güraba, fakir fukaraya demek daha yerinde olur. Altında arabası olup ta, içine gaz ya da benzin koyabilenlerle, zenginler haliyle muaflar bu eziyetten.
AKP iktidarı, İskenderunlu seçmenlere hizmet olsun diye dağ başında da olsa bir hastane yaptırdı. “Eski hastanenin yanına ek yapacaklarına, müteahhitlerine gelir sağlamak için dağ başına yaptırıyorlar.” diye eleştirenler oldu, ama çoğunluk, her zamanki gibi sesini çıkarmadı. Kuzu-kuzu gidip geliyorlardı, geliyorduk ki, onu da çok gördüler.
Hangi aklı evvel akıl ettiyse, seçmene bu kadar hizmet olmaz deyip, “bundan böyle dolmuşlar hastane kapısına hastaları bırakmayıp, dış bahçe kapısından içeriye bile girmeyecekler.” diye ferman buyurmuş.
Fermandan beri hastaneye dolmuşla giden garipler, dış kapıda indirilmekte, biraz yürüyüşten sonra da elli beş (rakamla da 55) basamak merdiveni çıkabilenler muayene kuyruğuna geçebiliyorlar. Allahtan Dr.´larımız anlayışlı insanlar herkesi muayene ediyorlar. Kimseye “bu kadar yolu yürüyüp, bu merdivenleri de çıkabiliyorsan benden sağlamsın” demiyorlar.
Bütün araştırmalarıma rağmen bu işkencenin emrini kimin verdiğini tespit edemedim. Rivayet muhtelif. Kırkından sonra solcu olan HBB başkanı Lütfü hocanın yaptığını söyleyen seçmenler var. Seyfi Dingil emir verdi ondan oldu diyenler olduğu gibi, Baştabip “dolmuşların ne işi var hastanenin içinde” diyerek aldırmamış ta dediler. Ama olan yine, evinde interneti olmayan, CİMER´e dilekçe gönderemeyecek fakir fukara, garip güraba hastalara oldu. Sorunları çözmek kime nasip olacak, bekleyip göreceğiz.