Recep YILDIRIM


Keder

Recep YILDIRIM


Sevinci paylaşmak kolaydır. Mutluluk, huzur… bunları paylaşmak da kolaydır. Bir düğünü, güzel bir akşam yemeğini; gülüşülen, eğlenilen dostları kıvançla paylaşırsınız. Bu anlarda insanın farklı duyguları da harekete geçer: hınç alma, kıskanma, kıskandırma, haset; hayattan intikam alma, başkalarına eşitlenme, kendini toplumsal statü anlamında başkalarının üstünde hissetme.

Sevinç -hiç şüphesiz- yalnızca bencil duyguların doyuma ulaştırılması değildir. Bir türküyü hep beraber söylemenin, halaya tutuşmanın, imecenin, hep birlikte öğrenmenin; bir filmi, bir tiyatroyu izlemenin, bir sahneyi paylaşmanın, beğenilen bir anı alkışlamanın sevinci de var. Bu sevinç, kalıcı ve derin bir kıvanca, insan olduğunu hissetmenin kıvancına dönüşür kısa sürede.

Keder ise olabildiğine yalnızlık içerir. Bu yalnızlıkta bencillik yoktur. Bahtsızlık, güçsüzlük, pişmanlık, hayıflanma, yeis vardır. İnandıklarının, kurduklarının gerçekleşmemesi veya aksinin gerçekleşmesi vardır. Her şeyi kaybetme korkusu vardır. Her şeyini kaybettiğini düşünmek vardır. Umutla hesaplaşmak, hayallerle kapışmak, gerçeklere yenilmek vardır.

Sevinci, mutluluğu yaparız; keder ise bizi bulur, birden onun içinde oluruz. Sevincin, mutluluğun yapmacıklığı ne kadar hoş görülse de kederin yapmacıklığı neredeyse tiksintiye yol açar. Yapmacık keder, insanların gözünde merhamet dilenme düşüklüğüdür.

Keder ortaklığı zordur. Empati, hoşgörü, alçakgönüllülük, elseverlik gerektirir. Felsefe, ortak bakış açısı; gerektirir.

6 Şubat’ta çok büyük acı yaşadık. Kaybetmenin, kaybettiklerinin bir daha gelmeyeceğini bilmenin kederini az ya da çok hepimiz yaşadık. Bir psikiyatr ile konuşmuştum. Bana kimsenin ilaç istemediğini; herkesin acısını, yasını yaşamak istediğini, teselli değil keder ortağı aradığını söylemiş ve eklemişti: “Doğru olanı da budur.”

Artık köy yok. Yaşadığımız yerlerin kent olduğu henüz söylenemese de bulunduğumuz yeri kent olarak örgütlemekten başka çaremiz yok. Evinden işine, işinden evine; üç sekize bölünen yalnız hayatları huzur, konfor sandık. Bakın, her şey bir buçuk dakikada yıkılıverdi. Tek kurtuluşumuz sanatla, bilimle, kültürle ilişki kurmak ve bu duyarlığa sahip insanlarla iletişim kurmaktır.