Akın BODUR


Kent kültürü ve seçim

Akın BODUR


Toprağı elinizle eşelesiniz tarihin kalıntıları çıkıyor; İskenderun, Arsuz, Samandağ, Antakya, Erzin ve Reyhanlı yöresinde. Bunlar sadece ´kalıntı´ değil, bir kültürün, yerleşik hayatın, özellikle de kent kültürünün ifadesi. Roma ortada yokken, yüzlerce yıl önce Antakya ve yöresinde kentleşme ve kent kültürü oluşmuştu. 

Binlerce yıl sonrası günümüzde bu kültürün daha gelişmesi beklenirken, aksine geriye gittiğini görüyoruz. Bırakın yüzlerce yıl öncesini, çeyrek asır öncesindeki siyaset kültürüyle kıyasladığınızda bile siyasetin, siyasetçinin erezyona uğradığını birçok kişi yaşamında gördü. Siyaset yaptığını düşünen ve bunu bir anlada ´körebe, saklanbaç´ gibi oyuna benzetmeye çalışanlar, acaba aslında kendi yetersizliklerini, bilgi seviyelerini ve kenti yönetmeye talip olurken, kente ilişkin kültür ve bakış açılarını da yansıtıyor?
İnsanlık tarihini uygarlıklar ve savaşlarla tanımlanıp, belirleniyor. Savaşların sonuçlarını ise alanda çarpışan insanlar çiziyor; tarihi savaşı kazananlar yazıyor. Siyasette mücadele de bir demokrasi savaştır.
Listeler hazırlanıyor, isimler yazılıyor, ardndan bu isimler siliniyor ve yenileri yazılıyor. Yetmiyor anlar da silinip, yeni isimler yazılıyor. Hem isimler hem de sıralamalar değiştiriliyor. Niye? Birileri kendi veya çevresindekilerin çıkarı ya da koltukları için, başka insanların isimleriyle, onur ve gururlarıyla oynama hakkını nereden buluyor?
Kentteki siyaset kültürüne bakıldığında bir anlayışta İskenderun´un yönetimine talip olanların partilere değil, seçim bürolarına başvuru yaptığı görülüyor.
Başka yere baktığınızda ise bir odanın yönetiminde bulunanların, kendilerine yetmeyen o koltuğa ´adeta kaçak kat inşaatı´ gibi yeni ilaveler yapmaya çalıştığı da... Tuhaf olan uyarıyı duymazdan gelen ve yaklaşımı sürdüren partinin, adayının seçilmesi halinde yapılacak herhangi bir itirazda onun koltuğundan düşecek ve partisinin bir mecliste sandalye kaybedecek olması. Bir sandalye kaybedeceklerinin farkındalar mı? Yani, ´ittifak kapsamı´nda yapılan anlaşma gereği belirlenen sandalyenin bir eksilecek olması. Yaptıkları anlaşma kapsamında açıklanan değil de gerçek sandalye sayıları öyle değilse tabi ki... Birileri bu kişilere, 'Hukuksuzluk üzerine oluşturulan koltukta oturanlar, halkın hukukunu, hakkını savunabilir mi?' diye sorsa, verilecek yanıt ne olabilir ki?
Elbette ki hata yapılabilir. Her insan hata yapabilir. Şairin 'hatasız kul olmaz' cümlesinin şarkıya uyarlanmasının nedeni de belki hiç kimsenin hatasız olamayacağındandır. Ama uyarı yapıldığında o uyarıyı görmeyen, görmek istemeyen hatta üzerine örtmeye çalışanlara ne demeli?
Kente demokrasi ve hukuku geliştirmeye çalışması gereken siyasilerin, ellerine geçen ilk fırsatta, henüz göreve gelmeden hukuku nasıl çiğnemeye çalıştını izliyoruz, bir anlamda. Kent yaşamı ve kültürüne dair yaşadığı şehirde ayak izi olmayanlar, bu yöntemlerle ´ne sahibi´ olmaya çalışıyor ki?
Politika kültürü olmadan siyaset yapanlardan, kent kültürünü beklemek doğru mu, o da ayrı bir mesele elbette.
Onlarca yıl sonra kenti yazacak ya da değerlendirecek olan tarihçilere belge ve bulgularla yapacakları yorumları değil, bugün bunları yaşayanlara sorulsa, acaba ne derler?
Siz ne dersiniz?

Akın Bodur