Mustafa AKYÜREK


KIRMIZI DEYİNCE…

Mustafa AKYÜREK


Kırmızı ne çok şey çağrıştırır… 

Güç, kararlılık, özgüven, liderlik.

Bu nedenle halı serilir ayaklarının altına apoletli, apoletsizlerin.

Ha, bir de puşili, fistanlı Krallar, Şeyhler, Emirler ve mokasen ayakkabılı zevat var, ‘Kırmızı Halı´ sevdalılıları.

İşte, kırmızı denen nesne böyle bir şey.

Kırmızı, kimi zaman ayaklarımızın tozunu yutarken bile allı-morlu tozutur.

Ve kırmızı dediğimiz, bir ülkenin bağımsızlığını ve özgürlüğünü haykırır; bayraklara ilişir.

Sancakların ve kimi ülke bayraklarının çarpıcı hali de kırmızı.

Zaten asalet denen şey bu değil mi?

Bağımsızlık dediğimiz nesne göndere çekilen ve turkuaz gökyüzüyle bütünleşen değil de nedir ki?

Diğer taraftan ‘al yanaklı dilber´ olmuyor mu kırmızı denen iksir?

Doğal beslenme ve koynumuza doldurduğumuz rüzgar değil mi ki, yanakları al al ışığından kızlarımıza ‘Elma Yanaklı´ deriz.

Yükseklerde ve düzde yaşayanların kırmızı tutkusu bitmez…

Yazmaların ve cepkenlerin kırmızı renkli olmalarına özen gösterilir. ‘Kırmızı olsun on kuruş fazla olsun´ dolaylı sözler sulara yazılamazlar. Vardır, bunun bir hikmeti.

Kırmızı halının, geniş anlamda döşemelerin evlerimizi süslediği de olur kimi zaman. Bu durum çok yaygın değil. Özel ve egzotik hallerde kırmızı olur mekanlar ve bedenler…

Unutmadan şunu söyle(ye)yim…

Kırmızı iskarpinler, pembe papuçlar…ne de çok severler bunları afacanlar.

Bayram sabahları sabırsızlıkla beklenirken o papyonlu pırıl pırıl ayakkabılar başuçlarında olur oğlanların, cimcimelerin.

Ne var ki, çağımızda hüzün damıtıyor kırmızıya kesmiş ne varsa…

Nehirler ve ırmaklar zümrüt renklerini zoraki olarak kırmızıya bağışlamışlar.

Kan-revan bir panorama çoktan çavlan oluvermiş.

Kırmızı toprağın rengi-ister istemez- utanç duvarına yüzünü dönmüş.

Yeniden ‘Kırmızı Pazartesi´ oluyor her yan!

Marquez kalemini kırıyor!

Ayların ve yılların adları kırmızıya boyanıyor.

Gönül ister ki; denizler çivit mavisi, gökyüzü turkuaz olsun.

Biz yine de kirletilemeyen kırmızının insafına sığınalım.

Bakın bu konuda Enver Gökçe ne de güzel söylemiş:

“Saçlarına
Kızıl güller takayım
Salın da gel
Bir o yana
Bir bu yana”


23.02.2020