Nurullah ER


KIŞ KOKUSU

NURULLAH ER


 

Son güz ayları bitip, mevsim döndüğünde kış acı acı kokar.
Fırtına üfleyip, yağmurlu günler başlayıp; kar, tipi, ayaz basınca dört bir yan duman duman tüter.
Bölgemiz ılıman iklim özelliği taşıdığından, kış günleri pek önemsenmezse de yine de telaşlıdır, kaygılıdır, zahmetlidir…
Habercisi olur Yarıkkaya fırtınası, lodosun kükremesi.
Yığılır üst üste, kümelenir Amanosların tepesine bulutlar. Ilık bir hava örter Körfezin üstünü. Ardından patlar Yarıkkaya fırtınası, yakar yıkar dört bir yanı, ağaçları kökünden söker, çatıları uçurur, toz dumana katılır.
Lodos günlerinin ondan kalır yanı olmaz.
Ardından sağanak yağmurları günlerce sürer, yüksekleri beyaza boyar kar tipisi. Aksakallı dede, beyaz perçemli nine gibi görülür Amanosların tepesi.
Akdeniz güneşinde gün boyu ışıldar.
Kuzey rüzgarları silip süpürür gün sonrasını, gökyüzü maviye bürünür, güneşli günler olsa da; ayazı dondurur, soğuğu bıçak gibi keser, rutubeti iliklerine işler. Üşütür. Yaşlıların öksürükleri, romatizmaları artar, kronik rahatsızlığı olanların günleri zehir olur. Çocukların boğazı inip, ateşi yükselir. Yetersiz beslenmeden dolayı bozulan bağışıklık sistemi hastalIklara davetiye çıkartır. Hipokrat; “yediğin ilacın olsun” demiş olsa da çoktan kayıp o tür besinler. Git-geller başlar hastaneye korkak, ürkek bu korana günlerinde.
Geçim sıkıntısı varsa; çaresizlik artar, kaygı çoğalır.
Bu ekonomik düzende kimde yok ki, bu kaygı ve telaş? Ay öncesinden kış hazırlığını yapsa da yetiştiremez, günü kurtarmaya çalışır.
İskenderun, ay başını getirmeyen emeklilerin yaşadığı, köle gibi çalışan asgari üçretlilerin bulunduğu, günü birlik iş yapanların hayat sürdüğü, işsiz güçsüz dolaşanların olduğu bir kasaba konumuna döndü.
Geride kaldı sendikalı, toplu sözleşmeli işçilerin çalıştığı, yüksek maaşlı memurların bulunduğu, ay başında esnafın bayram yaptığı günler... Şimdi iktidarın iki dudağı arasından çıkan ücretle maaşı yükselen emeklilerin, ne olursa yaparım, kaç para verirsen ona çalışırım diyen işsizlerin yaşadığı zamanın içinden geçiyoruz.
Yükselen döviz, petrol fiyatlarına yapılan zam, artan enflasyon karşısında; çaresiz emekli, günübirlilkçi, asgari ücretli, işsiz güçsüz dolananlar… Kış kapıda, beslenme, giyinme, yakacak cep yakıyor. Bulamıyor, bulsa da yetiştiremiyor. İnsanca yaşamanın yolu sağlıklı bir yaşamdan geçer. Beslenme, barınma, yakacak gibi temel değerler maddi boyutu bulunan değerlerdir. Karşılığı parayla ölçülür. Yetişmiyorsa paran sağlıklı yaşam hayal olur.
Yıllardır uygulanan bu ekonomik modelde tuzun koktuğu gibi, tüm aylar, mevsimler kış kokar oldu. Yüreğinde karakış taşıyanların yarattığı bu sistem birgün mutlak bitecektir. Halden anlayanlar, kıymet bilenlerin meskeni olunca yer yüzü, mevsimler yerli yerine oturup, kışında üşünse de, baharında yeniden doğulacak, yazın bereketlenip, sonbaharda harman olunacaktır. Mevsimleri mevsimce kokutup, mevsimce yaşanacaktır.
Ne zaman mı?
Elbet bir gün!...