Fevzi MAMİOĞLU


KISIK SESLİ EV SATICISI

(Fantezi Hikâye)


Size yemin. İki şeyden hazzetmem. Biri başkasının adına alışveriş yapmak. Öteki de bilmediğim yerlere gitmek. Ama şartlar bazen beni zorluyor…

Annemin halazadesi Nef´iye hanım:

-Fooz, şöyle geniş teraslı iki katlı bir ev arıyordum. Buldum da. Yalnız, pazarlığını sen yap. Hadi yavrum..

Verdi mi gazı! Yaşlıca da. Kıramadım. Geçen Pazar torunlar Gencay, İdil ve Gülseren´le lisenin karşısındaki eve gittim. Zile bastık. Ellisinde var yok bir bayan açtı. Etrafı kolaçan eder bir hali vardı. Konuya girdim.

—Hanımefendi satılık apartmanınız için geldik. İzniniz olursa daireleri görelim.. Bir şeylerden çekindiği belliydi.

Acaba hanımla mı gelseydim!

—Hanımefendi, rahatsız olursanız gideyim. Eşimle geliriz.

—Yoook yok. İçeri buyurun. Sonra anlatırım.

Merak etmedim desem yalan. Çocukların ayaklarını çıkarttım. Verilen terlikleri giydik. Ev tertemizdi. Neme lazım. Biz içeri girerken “Haaar” diye bir sesle irkildim. Torunlar,

-Aaa dede bak köpek.

Ev sahibi:

-Sus bakalım Kaki. Onlar misafir. Medeni ol bakalım.

Kendimi tanıttım.

—Hııı sizi tanıyorum. SES´te yazıyorsunuz. Sıklıkla da kapının önünden spor kıyafetinizle geçerken görüyorum. Maşşşalllah tığ gibisiniz!

—Teşekkür ederim efendim. Torunlara daha iyi bakmak için yaşam boyu spor yapıyorum. Sebeb-i ziyaretim, dediğim gibi satılık apartmanınız. Der demez, kadın kalktı pencereleri kapattı. Kısık bir sesle,

-Efendim mazur görün. Kimseler, özellikle de eşimin duymasını istemiyorum. Zaten ev de benim. Kendisi balıkçı reisi. Balık mevsimi başladı ya. Dünden beri denizde.

Buyurun konuşalım.

—Fevzi Bey, apartman müstakildir. Çok da lüks. (Belli ki fiyatını yüksek tutacak!) Doğal gaz da bağladık.

—Valla hanım kardeşim, ev güzel de galiba biraz eski. Hani diyorum sizinle anlaşamazsak beyle konuşalım diyorum. Der demez gözlerini kocaman açtı.

—Aman ha. Onunla konuşacağınıza hiç satmam. Rica ederim, satış işi olsun olmasın beyimin haberi olmasın. Evi ondan gizli satıyorum.

-Merak etmeyin efendim. Zaten tanımıyorum.

—Sağ olsun iyi bir ev erkeğidir de, lakin son zamanlarda kumara dadandı. Babamdan kalan arsa ve evler satıldı. Yendi. Elimde bu daireler kaldı. Satıp boşayacağım. Başka çarem yok.

—Bari satmayın.

—Satmayayım diyorum da kiracılardan bıktım. Size yemin, bir ay bile aksatmadan kirayı verdiklerine şahit olmadım. Hep peşlerindeyim. Bakın bu gün ayın 18´i, alen ödemediler. O da haklı.,

—Beyimi tanırsınız. Razzaklardan. Babası da balıkçıydı. Bakın resmi de bu. Gözlerim az görüyor ya. Pencereye doğru gittim. Baktım, yakışıklıca da.

-Allah bağışlasın dedim.. O an aklıma başka bir söz gelmedi. Torunlar da maşallah çok akıllı. Kaki´yi ortalarına almışlar. Mıncıklıyorlar. Garibim ses de çıkarmıyor. Yalnız bir ara, canı yanmış olacak ki ellerinden kurtulmaya çalıştığını fark ettim... Resmi hanıma verdim.

Yerime otururken “havvvv” diye bir sesle birlikte bacağımda, kabaya yakın bir yerde acı hissettim. Meğer, torunların elinden kaçan Kaki, oturduğum koltuğa iltica etmiş. Ağırlığımdan korkmuş, beni ısırdı. Kadın da korktu. Geldi.

-Isırdı galiba.

—Vallahi öyle.

—Nerenizden?

Bacağımın üzeri. Torunlar ağlaşmaya başladı.

Gencay,

-Dede babaanneme haber verelim mi?

-Yok oğlum yok. Zaten kalkacağız da. Kadın:

-Olur mu beyefendi. Pantolonunuz yırtılmış. Bari dikeyim.

—Nasıl olur?

-Siz banyoya girin. Pantolonu verin. İki dakikada dikerim. Çocuklara da peynirli makarna yapmış. Sıcak. Servis yaptı.

Dediğini yaptık. Pantolon soyuldu. Kapı aralığından hanıma verdim. Banyoda tentürdiyotla pamuk var. Isırılan yeri ovdum. Yandı. Fena ısırmış köftehor..

Dikişi beklerken zil çaldı. Kadın alı al moru mor geldi.

—Beyim geldi. Ne yapacağız?! Mahvoldum. (Sade sen mi ben de!

—Çocukları oturma odasına alın. Susmalarını söyleyin. Söz dinlerler. Dediğimi yaptı. Az sonra Reis´in sesini duydum.

—Hayaaatım kusura bakma. Anahtarı motorda unutmuşum. Yoksa seni aşağıya kadar yormazdım. Galiba otomat da bozuk. Nihad´a haber ver de gelsin..(İyi ki anahtarı unutmuş!)

—Hoş geldin. Sen odana git.  Banyoyu hazır edince çağırırım.

—Tamam. Kestirmişsem de uyandırma... (Ohhh Allah razı olsun.)

Hanım elinde pantolonumla geldi.

—Fevzi Bey ne olur çabuk giyinin de gidin. Fark edilirsem yanarım.

—Sade siz mi kardeşim? İnsan ancak bu kadar masum bir baskına uğrayabilir. Size mi yanayım, kendi şerefime mi, yoksa eşinizin haklı gazabına mı? Hani, belki de haberi olur. Adam çeker silahını vurur ikimizi. Üstelik çocukları da alet etmişsiniz diye eşim ve çocuklarım ne diyecek?! Aman Allahım!! Görüp sorsa ne diyeceğim?Ev pazarlığı mı diyeceğim?

-Ulan hayesiz küstah, bu kılıkla mı ev pazarlığı yapacaksın. Al sana iki kurşun. Karısına da iki kurşun.

Ertesi gün gazetelerdeki

-Ev pazarlığı bahanesiyle .... diye başlayan tefrikayı düşünmek dahi istemiyorum.

Verdiği pantolonu hemen giydim.

—Çocukları da dışarıya almış. Onları da ikide bir

-Dedemiz nerede diye ağlaşır buldum. Sarıp öptüm. Ayakucuna basarak indik...

Bir daha ev pazarlığı mı? Neğuzubilleh!