Nurullah ER


KIŞIN KIŞLIĞI

NURULLAH ER


Sert esiyor rüzgar.

Yağmur, kar, dolu...
Aylardır eksik olmuyor.
Akdeniz´de oluşan hortum; Antalya, Mersin, Ege yörelerini vurdu. Seralarda büyük hasarlar yaşandı, balıkçılar denize çıkamaz oldular.
Doğu´da adeta kar kapıya dayanmış. Yaşamı teslim almış, kimse evinden çıkıp da çarşıya, pazara nerdeyse inemez olmuş.
Kar yılı var yılı olarak söylense de ; soğuktan donarak ölenler, açlıktan bir dilim ekmeğe muhtaç olanlar, hasta yatağından kalkamayanlar var böylesi kış gününde.
Bölgemizi de olumsuz etkiledi kış ayları. Amanosların tepesindeki kar beyazlığı yaşlı bir dedenin ak sakalı gibi duruyor. Arsuz çevresinde dereler geçit vermedi, fırtınadan bir çok açtı uçtu, güneş enerjileri devrildi. Amik Ovası ve Çukurova sular altında.
31 Mart´ta yerel seçimler var. Tam da mevsimin bahara yüklendiği günler. Dünya kendi döngüsünde dönerek mevsimi bahara teslim edecek, artık soğuk kış günleri geride kalacak.
‘İnsanın kışı, hava soğuyunca değil, yüreği soğuyunca başlarmış´ derler. Yerel seçimlere yönelik siyasi partilerin söylemlerini duyunca bunların bizlere pek baharı yaşatacağı ufukta görülmüyor. Konuşmaları; fırtınadan, lodostan, hortumdan da öte, tıpkı bir tsunami gibi. Adete ayrıştırıyorlar, bölüştürüp kutuplaştırıyorlar. Mevsimsel baharı yaşasak da, toplumsal barıştan, sevgi ortamından uzaklaştırıyorlar.
İstanbul belediyesini almak, Türkiye´de iktidara sahip olmaktır düşüncesinden yola çıkan siyasi iktidar her yolu deneyerek İstanbul belediyesini vermek istemezken, muhalefet partisi de her türlü çabayı sarf ederek almak istiyor. Bunlar bu düşünceden yola çıkarak mücadele ederlerken; Kartal´da çöken, yirminin üzerinde can alan binadan ders çıkartılar mı acaba? Cumhurbaşkanı çevrede bunların benzeri binaların olduğunu ve boşaltıldığını söylüyor.
İnsan düşünmek bile istemese de ‘güneş balçıkla sıvanmaz´ derler. Kartal´da bir binanın çökmesi sonucu böylesi bir felaket yaşanıyorsa; dört bir yanı beton olmuş, yeşil alanı kalmamış, toplanma alanları bitmiş, dikilen gökdelenlerin, yapılan binaların nasıl yapıldığı, ne şekilde ruhsatlandırılıp da imarının yapıldığı bilinmezken, on altı milyon nüfusunun yaşadığı İstanbul´da olası bir depremde neler olur?
Atalarımız; “Kış kışlığını, puşt puştluğunu yapar” demişler. İstanbul Belediyesine talip olanların bence en önce yapacağı iş, kendi çıkarı için milyonlarca insanın canını düşünmeyenlerle mücadele olmalıdır.