Sadullah ÇAĞLAR


Korkarım son radyo da çağ dışı kalmak üzere

Sadullah ÇAĞLAR


Teknoloji şaşırtıcı şekilde gelişmekte. Çağımızda televizyon, bilgisayar ve internet sonuçta insan aklını esir aldı. İnanılmaz dediğimiz yenilik nedeniyle insan ilişkileri sanki kayıplara karıştı.

Sokaktaki kişilerin sohpet yaptıkları o güzelim konuşmalar maziye karıştı. En önemlisi selamlaşma bile kayboldu.
Bir zamanlar koltuğunun altında gazete, kitapla gezen insanlar acaba nereye gittiler?
Binlerce yıl öncesi insanoğlunun en büyük buluşu olan yazı insan soyunun karanlıktan ışığa taşıdı. Neden yazı kalıcı? Günümüzde hala eski Mısır´da Piramitler duvarları antik yazılarla tarihi yaşatıyor.
İnsanoğlunun öğrenme merakı bizlerin çocuk yaşta başlayan bilim tutkusu geçmişte radyo kültürü insanların ufkunu aştı. Örneğin; babamdaki radyo dinleme, gazete okuma hastalık derecesi kadardı.
Sürekli bizim mağazanın arka kısmı yığınla gazete doluydu. Geçmiş yıllarda her evde radyo yoktu. Bırakın evleri, mahallelerde yine çok az radyo vardı. Öyle ki; sanki radyo tek başına bir eğitim aracıydı.
Hiç unutulmaz radyo tiyatroları Shakespeare´nin ilk Hamlet eserini, Shakespeare´in adını radyodan öğrendik. Tarihçi Ferudun Fazıl Türbençi´nin unutulmaz Tarihten Bir Yaprak programında Fatih Sultan Mehmet, Veziriazam Çandarlı Halil Paşa´yla konuşurken ´Lala, hiç gözüme uyku girmiyor. Sabah gün ışımadan kalkıyorum. Bu Kostantinapolis´i nasıl alacam?´ Çavdarlı Halil Paşa, ´Sultanım baban II. Murat´ın hayalinde de Konstantina vardı.
Bana bir gün ´Lala, Bu Bizans şehrini almak için düşünüyorum. Fakat İmparator Konstantini´nin çok güçlü askeri var, ona gücümüz yetmez diye geri duruyorum.
Çavdarlı Halil Paşa Sultanım, babanızın hayallerini sen gerçekleştireceksin.
Radyo öğreticiydi. Genel kültürle doluydu. Öbür tarafta klasik müzikle geniş yayınlar yapılıyor. Özellikle İstanbul Taksim Belediye Gazinosu konserleri, geceleri naklen yayın yapardı. Müzeyyen Senar´ın bir konserinde Kore savaşına katma günleriydi. Kore´den acı ölüm haberleri gelmeye başlamıştı. Ülkenin üstüne kara bulutlar çökmüştü.
Çarşıda, radyoda çalınan gramofandan klasik Türk müziğinin hıçkırıklı sesi Müzeyyen Senar Taksim Gazinosu´nda söylediği unutulmaz şarkı, Hicran hastasıyım, yapayalnızım. Ben onu sevmiştim. Bir akşam gittide gelmeyiverdi. Bu eseri okurken Senar, aniden hıçkırarak ağladı. Sonra seyircilere, 'Özür dilerim. Bazen duygularıma hakim olamıyorum. Beni bağışlayın'
Radyoda ki o konser gecesini yıllar geçmesine rağmen hala kafamda yüreğimden çıkmadı. Radyo dünyasında ilginç bir anı.
İbrahim Balaban´nın, şair baba kitabında 1944 yılları II. Dünya savaşı sona yaklaşırken Bursa Cezaevi;
Sabaha karşı bir çığlık. Radyo başında bir adam haykırmakta. Naziler, Almanlar savaşı kaybetti. Sabahın şafağın ışıldarken aydınlığa bir haberle uyanan mahkumlar yeni güne insanlığı köle yapmak isteyen bir düzenenin yıkılışı, coşkusuyla uyandılar. Ağa Marka radyonun başında ki adam Bursa Cezaevinde politik mahkum Nazım Hikmet´ti.
Zavallı mahkumlar dünyadan habersiz, bağıran şaire bakıp, ´Bu adam acaba aklını mı kaçırdı?´ diyerek ona acıyorlardı. Sonra Nazım Usta cezaevindekilere, 'Arkadaşlar, yarın yemekler benden. Kuru fasülye ve üzüm hoşafı. İlaveten bugün büyük alanda insanlığın büyük zaferini halay çekerek kutlayacağız.
Dünyanın dengesini değiştiren Hitler´in yenilgisiyle ilgili bir tek bilim insanı o konunun önemini biliyordu. Şimdi yazının başında ki başlıkla devam edelim. Korkarım son radyomda çağ dışı kalmak üzere. Ezel Tutel´i dinleyelim. Epey oldu, Vapura binmeyeli, bi ara Kadıköye geçiyordum. Bi ara gençten birinin, elinde küçük bir çanta birşeyler satmak için salona girdiğini gördüm.
Pazarlamaya çalıştığı küçük cep radyosuydu. Hani nerdeyse kibrit kutusu kadar büyüklüğünde. Şirin ve ilgi çekici ve satın aldım.
Şimdi onu hep yanımda taşıyorum. Fiyatıda çok ucuz. Herkesin alacağı bir fiyat. Ama radyo kültürü olmayan onu kullanamaz. Moda şimdi. Akıllı telefon. İstediğiniz haberleri dinlemekte ve bir çok konuyu film gibi seyrediyorsunuz. Peki Şimdi geçmişte dinlediğimiz plaklar ne oldu? Flaş denen harika buluş şaşırtıcı. Aldığım küçük radyoyu taşımaya devam ediyorum. Şimdilik idare ediyorum. Geçmiş yıllarda insanlar, evde, radyonun başında haber dinlerdi. Sonra ö dönemin radyoları çok çeşitliydi.
Örneğin caz saati, operalar, ayrıca, dünya haberleriyle ilgili geniş yorum yapılırdı.
Bizim evde ki Alman yapımı radyo Kortek markaydı. Türkiye´de savaşın hızlı sürdüğü günlerde sınırlarımız tehdit altındayken Türkiye kanlı savaşın dışında kalmıştı. Mutluluğumuz Ülkemiz barış içinde yaşıyordu.
O yoksulluk yıllarında Ankara Anadolu Ajansı yayına başladı. ıllar geçmesine rağmen radyo merakı hiç ara vermeden devam etmektedir.
Hala radyo tiyatrosunu aramaktayız. ´Özlemin Tadı´ yazısıyla Eser Tutel´e katılıyoruz. Bizde radyomuzu seviyoruz.
Genelde İtalyan asıllı radyoyu keşfeden birinci Markoni´yi insanlığa yaptığı hizmetten dolayı selamlıyoruz.
Yaşasın bilim dünyası.