Sadullah ÇAĞLAR


KÖRLEŞME SONRASI

Sadullah ÇAĞLAR


İnsanoğlu acaba ne zaman barış içinde yaşamayı öğrenecek? Ne zaman silahlanmaya hayır diyecek ve silahlanmaya harcanan paralar yoksul insanlara harcanacak?
Acaba insani duygular körleşti mi? Bu düşünceyi taşımak saflık ya da Don Kişot olmak mı, keşke Don Kişot olabilsek. Ama, insanoğlu kapital sistem tarafından kuşatıldı, nasıl ki Bağdat´a egemen güçler bomba yağdırırken, televizyona bakıp masum ölümler gülerek izlendi.
Bağdat´ın neden bombalandığı hiç sorgulanmadı. Fakat insanoğlunun daha çok kazanma hırsı giderek arttı. Geçmiş yıllarda yaşanan Yemen türküleri ne çabuk unutuldu? Çöle gömülen Anadolu´nun genç insanları cesurca ölüme gittiler.
Peki ya Sarıkamış olayı! Kaybedilmiş 1.Dünya Savaşına katılarak, Sarıkamış´ta 90 bin gencimizi karlara gömdüler. Alman hayranı Enver Paşa´nın bu yanlışları hiç sorgulanmadı. Peki yabancı hayranlığı bitti mi? Hayır.
Alman çıkarları uğruna 1.Dünya Savaşı´na katılma kararını Harbiye Nazırı Enver Paşa Berlin´de imzalandı. Bu kaybedilmiş savaşa katılma ile ilgili Osmanlı Meclisinin haberi olmadı. Konuyla ilgili dönemin Sadrazamı Sait Halim Paşa; “Savaş kararından ne benim, ne de diğer nazırların haberi oldu.”
Harbiye Nazırı Enver Paşa saraya giderek Sultan Reşat´a savaş kararnamesini imzalattı. Genelde en yetkili kurum olan Mebusan Meclisi 1.Dünya Savaşına girme kararından haberdar edilmedi. Osmanlı meclisinde ülkeyi felakete götürecek savaş kararı tartışılmadı.
Sonuç ne oldu? Mondros mütarekesi denen esirlik anlaşması imzalandı. Peki bu kararı kim imzaladı? Eski Bahriye Nazırı ve Hamidiye kahramanı Hüseyin Rauf Orbay.
Kurtuluş sonrası Lozan Anlaşması ile ilgili konferansa gidecek kişinin kim olacağı tartışılıyordu. Mecliste çoğunlukta İttihatçı kadrolar vardı. İttihatçılar Mondros mütarekesi ve Sevr Anlaşmasını imzalayan Rauf Orbay´ı destekliyordu. Aslında ilerici bir hareket olan 2.Meşrutiyeti ilan eden İttihat ve Terakki taraftarları vatansever olmalarına rağmen, Atatürk gibi geleceği görebilme gibi yetenekleri yoktu.
Büyük bir deha olan Atatürk ise kararını açıkladı: Hayır Lozan´a temsilci olarak İsmet Paşa gidecek.
Lozan´da Batı´nın tüm güçlü diplomatları vardı ve savaş meydanında kaybettiklerini masa başında kazanmaya çalışıyorlardı. Savaşın içinden gelen asker kökenli İsmet Paşa, İngilizce bilmiyordu. Ancak Mudanya Mütarekesinde İsmet Paşa büyük bir başarı elde etmişti.
Mudanya´da kurulan mütareke masasında İstanbul işgal komutanı General Harrington ve Fransız, Yunan ve İtalyan işgalci komutanlar vardı. Türkiye temsilcisi asker İsmet Paşa´yı küçümsediler. General Harrington İsmet Paşa´ya; “Bakın ismet Paşa karşınızda İngiltere İmparatorluk temsilcisi var, bizim için savaş henüz bitmedi, savaş gemilerimiz İstanbul boğazında bekliyor kendinizi ona göre ayarlayın.”
İsmet Paşa işgal komutanına; “Sayın General karşınızda zafer kazanmış Ankara hükümetini temsil eden bir komutan var. Bizim için de daha savaş bitmedi. Ordumuz şu anda Çanakkale Boğazında mevzide,, Trakya´ya geçmek için emir bekliyor. Şunu iyi biliniz ki, siz yenilmiş bir imparatorluğun temsilcisisiniz.”
Mudanya Konferansı´nın sonucunda gururlu İngiliz komutan yanındaki kişilere geleceğe yönelik İsmet Paşa ilgili; “Bu Türk generaline dikkat edin, geleceğin büyük diplomatı karşınızda durmaktadır” der.
İngiliz komutanın İsmet Paşa´yla ilgili ‘büyük bir diplomat´ sözünü zaman doğruladı. Zira, Batı´nın en büyük diplomatı dedikleri İngiltere´nin Başbakanı Winston Churchill 1943´te, Türkiye´yi savaşa sokmak için Adana, Yenice tren garında 3 gün kalarak Cumhurbaşkanı İsmet İnönü´yü 2.Dünya Savaşı´na katılması için iknaya çalıştı.
Sonuçta Churchill, Londra´ya eli boş döndü. Evet İngiliz General Harrington´un sezgileri doğru çıkmıştı ve İsmet Paşa büyük bir diplomattı ve Türkiye bu sayede 2. Dünya Savaşına girmekten kurtulmuştu.
Şimdi biraz tarihi geriye çevirelim ve İzmir´in kurtuluş günlerine gidelim. Muzaffer komutan Mustafa Kemal, İstanbul basını ile sohbet etmekte; toplantıda Çankaya kitabının yazarı Falih Rıfkı Atay, Yakup Kadri Karaosmanoğlu ve Avrupa ülkelerinden pek çok basın temsilcisi vardır.
Bir gazeteci Atatürk´e; “Paşam doğduğun şehir Selanik seni bekliyor, muzaffer orduların Selanik´e yürümek için emrini bekliyor.”
Atatürk yanındakilere dönerek; “Ben tüm Batının ordularını karşıma alacak kadar yanlış yapmam.”
Mustafa Kemal bilim ve felsefeyi rehber edindi.
2.Dünya Savaşı tüm hızıyla sürdüğü günlerde sınır komşularımız Bulgaristan ve Yunanistan, Almanya tarafından işgal edildi. Sofya ve Selanik düştü. Hitler Paris´e girdi. İstanbul´da geceleri karartma uygulanıyor. Türkiye Avrupa´dan kaçan bilim insanlarının sığınağı olduğu günlerde Hitler´in Propaganda Bakanı Göbbels, Türkiye´yi ziyaret eder.
İstanbul´da Haydarpaşa tren garında önemli bir gün yaşanmaktadır. Cumhurbaşkanı İsmet İnönü, İstanbul´a gelmiştir. Treni gara giren İsmet Paşa kendisini beklemekte olan basın mensupları ile görüşür. Bu arada Atatürk´ün yakın dostu Yunus Nadi´ye dönerek; “Yunus, neden savaşı destekleyen yayın yapıyorsun; yetmedi mi 1. Dünya Savaşında toprağa verdiğimiz gençler? Türkiye olarak amacımız bu savaşın dışında kalmaktır. Biz Türkiye olarak tarafsızlık politikamızı sürdürmeye kararlıyız.”
Aslında İnönü, Atatürk´ün barış politikalarını devam ettiriyordu.
Şimdi günümüzde yaşanan Ukrayna-Rusya çatışmasına gelirsek, politik öngörüsü olmayan Ukrayna lideri, Nato´ya güvenerek ülkesini ateşe attı ve ‘şimdi Nato bizi yalnız bıraktı´ diyor. Rusya ise, ‘geçmişte bütün Avrupa´yı esir alan Alman ordusunu yenip Ukrayna´yı işgalden kurtardık´ diyor. Zelenski, biraz tarih okumuş olsaydı Avrupa Fatihi Napolyon´un akibetini bilirdi.
Ne demişti sömürgeci Avrupa´ya başkaldıran bağımsız Afrika fikrini savunan Kongo Cumhuriyeti Başbakanı Parick Lumumba; “Başkalarının verdiği özgürlük geçicidir.”
Başında söylediğimiz gibi 1980´lerde başlayan yeni Dünya düzeni en başta insanların görüş ufkunu köreltti. Acı olan masum insanların çektiği savaş sıkıntılarıdır.
Aslında her zaman kendi çıkarlarını düşünen Amerikan rüyasını iyi anlamak gerek; aksi takdirde siyasi bir körlük oluşuyor ki, bu da ülkeler için felaketle sonuçlanır. Akılcı politikanın yolu, bilim ve felsefe olmalı.
Büyük deha Atatürk´ün söylediği; “Yurtta Sulh, Dünyada Sulh” sözünün önemi bugün daha da iyi anlaşılıyor.