Sadullah ÇAĞLAR


Köy Enstitütüleri Kırsala Bilimi Taşıdı

Sadullah ÇAĞLAR


İnsan gelişimi eğitimle beslenir. Ama nasıl bir eğitim sistemi? Elbette felsefeyi hedefleyen çağdaş dünyanın kapısını açarak. 

Londra Oxford´da eğitim görüp beyaz İngiliz insanının konumunu yakalamış Afrikalı siyahi yeni dünyanın uygarlığını yakalamıştır.
Sorun, insan aklının geri kalmışlığı aşmasıdır. Aslında üstün ırk diye bir kavram yoktur. Bütün sorun kırsalı kültürle aşmaktır.
Genç Cumhuriyetin kuruluş yıllarında en önemli olay cumhuriyeti doldurmaktı. Bu nasıl olacaktı?
Özgür düşünceyi geliştirmekle...
Tarih boyunca hürriyetlerin doğumu nereden geldi?
Batı dünyasından başlangıç 1789 laik yenilik.
Laikliğin öne konulmadığı hiç bir tarihsel yenilik, aydınlanma olamaz.
1923 Cumhuriyet haklı olarak, ‘köylü şehrin efendisidir´ demişti; ama köylünün yurttaş olması için yeni insan olmaya adım atması gerekir.
Bu nedenle Latince harf devrimini Cumhuriyet gündeme getirdi. Süreç içinde iki adam, Atatürk ve İsmet Paşa eğitim yoluyla aydınlanmanın keşfi için latinceyi hedeflediler.
17 Nisan 1940´ta kurulan Köy Enstitülerinin 79. yıldönümü, ülke genelinde kutlanmaktadır. Ama o coşkulu yılların getirdiği aydınlanma da artık tartışma konusu.
Peki neden Köy Enstitüleri? Bu aydınlanmanın önünü açacak yasa meclise geldiğinde kimler red oyu kullandı? Örneğin Atatürk´ün son Başbakanı Celal Bayar. Toprak Ağası Adnan Menderes gelecekte Türk köylüsünün desteğiyle on yıl başbakanlık yapacak olan adam.
Köy Enstitülerinin kurucuları üç adamdı: Milli Şef Cumhurbaşkanı İnönü, Milli Eğitim Bakanı Hasan Ali Yücel, Enstitülerin Genel Müdürü İsmail Hakkı Tonguç.
Hasan Ali Yücel geçmişte Atatürk tarafından keşfedilmiş, Fransa Paris eğitimli. İsmail Hakkı Tonguç Berlin´de Goethe´yi okumuş.
Hasan Ali Yücel, enstitünün kuruluş amaçlarını şöyle açıklıyor;
Ülke genelinde nüfusumuzun yüzde yetmişi köylerde ve kırsal kesimde yaşamaktadır. O zaman düşündük, geri kalmışlığı nasıl aşacaktık? Bu köy insanlarının arasında en az iki milyon deha vardı. Bu yetenekleri ortaya çıkarmamız gerekti. Bu nasıl olacaktı? Üretime yönelik eğitim sistemi.... Yani köyleri canlandırmak. Kırsala ulaşacaktık. Beyinle eli birleştirecektik.
Öte yandan benizleri sarı, sıtmalı sıska çocuklardan, ineklerin arkasından gidenlerden yarının dehalarını keşfetmeliydik. Arkamızda güçlü devlet başkanı İnönü bütün gücüyle bize destek veriyordu. Enstitülerde öyle bir çalışma başlattık ki genç öğrenciler elleriyle okulun duvarlarını örüyorlardı. Duvarları sanki dantel gibi diziyorlardı. Dağlardan sular akıyor, köyün çevresi üzüm bağlarıyla kuşanıyor, okullar elektrikle ışınlanıyor. Hasanoğlan Köy Enstütüsü´nün yanında olan Hasanoğlan köyü karanlık içinde sanki kayıptı.”
Geceleri, dünya klasikleri kitaplar okunuyor? Gorki, Tolstoy, Emile Zola, Jack London. Ayrıca batı müziği Beethoven, Mozart, gelenekçi müzik, türküler, Aşık Veysel, Anadolu kültürü, Yunus…
Genç öğrenciler bir gün akordiyon ve kemanla Vivalde çalarken okulları ziyaret eden bir heyet öğrencilere dönerek, 'Böyle bir gelişme olamaz, bizim Berlin´de bu tür görüntüleri göremezsiniz” diye hayranlıklarını belirtti. Müzik çalışmaları arasında kız-erkek ayırım yapmaksızın ortak halaylar çekiliyordu. Sanki o coşku bizleri yeni yaşama hazırlıyordu. Eğitim sistemi içinde yalnız öğretmen değil sağlıkla ilgili elemanı yetişiyordu. Genç kızlar ebeler olarak kurs görüyordu.
Köy Enstitüleri Genel Müdürü Tonguç Baba okullara genelge yollayıp çocuklara ´Radyo dinletip dünya genelinde politik olayların tartışıp sorgulamayı öğrensinler´ demişti.
Bu gelişme sonucu öğrenciler köylerine gittiklerinde yeni insan olarak onlara kuşkuyla bakıyorlardı.
Özellikle sanat dünyasıyla tanışan genç kuşak Roma mimarisini örnek alarak okulda tiyatrolar yapılıyordu.
Şekspir´nin Hamlet, Çehov´ın eserleri, Gogol´un müfettiş oyunları sergileniyordu. Bir gün Tonguç Baba tiyatro sahnesinde, 'Çocuklar, sanat neden önemli? Bir gün Mustafa Kemal´e yakınları, ´Paşam, balkanlarda neden yenildik?´ diye bir soru yöneltirler. Mustafa Kemal, ´Neden mi?, Sofya´da opera var. Sanatsız toplumlar asla gelişemez' diye anlatır
Okulların görkemli dönemi bazı feodal güçleri ürküttü ´Ne oluyor, rejim mi değişiyor´ diye çığlık atıyorlardı.
Cumhurbaşkanı İnönü tehlikeyi görüyor ve seziyordu. Bir gün Milli Eğitim Bakanı Yücel, okulların genel Müdürü Tonguç beyi arayarak, ´Hasan, İsmail, elinizi çabuk tutun, ne yapacaksanız çabuk yapın. Okulları iki misline çıkarın. Otuzdan altmış yapın. Bütün bütçeyi size ayırıcağım.'
İsmail Tonguç anılarında şöyle aktarır: “Milli şef İnönü, bizi uyararak, ´Çok büyük fırsatlar kaçırıyorsunuz, bu savaş yıllarından yararlanarak bunları yapmalıydınız. Savaştan sonra ne olacak belli değildir. Bunlardan hiç birini bir daha bize yaptırmayacaklar. İleride beni dinlemediğiniz için pişman olacaksınız.”
İsmail Hakkı Tonguç devam eder, “Gerçek, onu dinlemediğimize pişman olduk. O bizi ısrarla uyardı, defalarca. Eğer enstütülerini altmışa çıkarıp gerçekten 200 bin tarımcı yetiştirebilmiş olsaydık çok daha şiddetli gelecek olan tepkiler sırasında ipe gitmek bile bana vız gelirdi.”
Enstitülerle ilgili İnönü´yü eleştirenlere İsmail Hakkı Tonguç, 'Onlar ne İsmet Paşa´yı tanıyorlar, ne de köy enstitülerini?' der.
Mehmet Başaran´a kulak verelim;

Komadı karanlığın ağaları işte
Halk uyansın, ülke çiçeğe dursun,
Komadı aydınlıktan korkanlar
Terledin dayattın hep bizim için
Heyy Cilavuzlar Kepirler, Hasanoğlanlar
Adın bir destan şafağı oldu Tonguç Baba

Aslında Tonguç bir baba gibi o masum köy çocuklarını bağrına basmıştı. Bir yazısında Tonguç şöyle diyordu; 'Gerçeği konuşmak gerekirse, bu koşullarda eğitmen uygulamasının başlangıcında 1936-1938 Atatürk´ten sonrada İnönü olacaktı. Onarın desteği olmadan köy enstitüleri kurulamazdı. Bunu söylemek bir borçtur.”
Bize göre önemli bir konuyu ortaya koymak gerek. İkinci Dünya Savaşı tüm hızıyla devam ederken Avrupa´da törenle kitapları yakılırken Türkiye´de 1940´larda tercüme büroları kurulup dünya klasikleriyle okullar halk evleri kuşatılıyordu.
Söyler misiniz? 1950 sonrası halk evlerini kimler kapattı? Zahmet edip akıllı telefonu lütfen açıp bakın.
Bir gün Milli Eğitim Bakanı Hasan Ali Yücel´e partili yönetici, 'Hasan, sen ve arkadaşın İsmail Tonguç, bu köy çocuklarının başıyla oynadınız. Bir gün gelir bunlar sizin başınızı alırlar” der. Yücel, Cumhurbaşkanı İnönü´ye anlatır. İsmet Paşa, “Hasan bu çocuklar yeterki uyansınlar, sonra benim başımı alsınlar.' cevabını verir.
Acaba neden 1959 yılında Uşak´ta İsmet Paşa´nın başına taş atarak kan akıttılar?
Her aydınlanma tarih boyunca bedel ödemiştir. Atinalı Sokrat´ı neden baldıran zehirine mahkum ettiler?
Uygarlık tarihi kolay kazanılmadı. Goethe son anında ´Işık, daha ışık´ diye yaşama veda etti.
Yüzyılın en ilerici 1961 anayasasının kaynağında Köy Enstittüleri, TÖS vardır.
Ne demişti Yaşar Kemal? 'Halkevleri ve dünya klasikleri Yaşar Kemal´i yarattı' demiştir.”