Sadullah ÇAĞLAR


KÖYDEN KENTE GÖÇ

Sadullah ÇAĞLAR



Bir dönem umut yıllarıydı, 1970´li yıllar. Ülke genelinde düşünülen Köy-Kent projesi ne oldu? Yüz yıllardır unutulan köyleri bekleyen toprağın uyanmasıydı. Toprak reformu tarım ülkesi Türkiye çiftçisinin toprak sahibi olmasıdır.
Bu nasıl olacaktı? Bunun temel çözümü Devlet Planlama Teşkilatının bu konuda tarıma yönelik çözümler üretmesi ve 5 yıllık kalkınma planları ile Toprak Reformu desteklenmeli idi.
Ama öyle olmadı geçmişte büyük umutlarla söylenen ‘Orda bir köy var uzakta, O köy bizim köyümüzdür´ sözü bile unutuldu.
Aslında nüfusu gelişen ülkelerin beslenmesi için tarımsal üretimin hızlı şekilde arttırılması gerekir. Bu şekilde süreç içinde köylerden şehre göç yığılması önlenebilirdi.
Beş yıllık kalkınma planlarının amacı üretimi hızla arttırmaktı. Fabrikalar köylerde yapılacak, sanayileşme kırsalda devam edecek. Bu arada bilimsel eğitim hedeflenerek sanayileşme ve teknik gelişme sağlanacak, istihdam arttırılacaktı.
Gelişmiş toplumlar sanayileşme ile toprak reformunu aynı anda yaparak başarıya ulaştılar. Geri kalmış tarım ülkesinin büyümesi için karma ekonomi dendiğinde bunun devletçi karma ekonomi ile olması önemlidir.
Cumhuriyetin ilk yıllarında, 1930´lara doğru devlet eliyle sanayileşme başarıya ulaştı. Örneğin Batı dünyası aynı dönemde ekonomik kriz yaşarken Genç Türkiye Cumhuriyeti krizden etkilenmedi ve hızla ekonomik büyümesine devam etti.
Türk parası dünya genelinde değeri en yüksek para birimleri arasında idi. Bu arada demiryolu ağırlıklı ulaşıma hız verildi. Bütünüyle Anadolu demiryolları ile donandı.
!930 yıların başında ABD otomobil firması Ford Türkiye´ye bir öneri getirdi;´Karayollarına ağırlık verilirse, Ford şirketi yol yapımına mali destek verecek´.
Bu öneriye karşı çıkan Ulaştırma Bakanı Ali Çetinkaya; Demiryolu yapımı bizim için önemlidir. Biz geçmişteki sömürge ekonomisine dönmek istemiyoruz.
ABD´nin kara yoluna yönelik önerisi ret edilir. Yıllar sonra Türkiye´de 24 Ocak 1980 İMF kararları ile 1930´lu yıllarda ret edilen ABD önerileri tekrar güncellenerek kabul ettirilir.
Köy-Kent planlama olarak çok faydalı bir proje. Büyük kentlerde genelde yığılmayı önleyecek kırsal yerlerde üretim verimli olacaktı. Fakat köylü topraksız ve işsizdi. Yoksulluğunu gidermek için büyük şehirlerde iş aramaya yöneldi.
Dönemin moda deyimiyle ´İstanbul´un taşı toprağı altın´dı. Usta yazar Orhan Kemal kitaplarında hep toplumun köylerden şehirlere göçünü yazdı. Gurbet Kuşları kitabında ve Bereketli Topraklar romanında Çukurova bölgesinde yaşanan toprak sorunlu ve bunun sonucunda oluşan göç konusunu dile getirdi.
Orhan Kemal bu kitaplarında yoksul insanın çaresizliğini anlatır. Ve onların büyük şehir hayallerinin nasıl acı şekilde son bulup boyunları bükük olarak köylerine dönüşünü hep gözlerimiz nemlenerek okurduk.
Ne demişti yıllar önce deha şair Nazım ´Köylünün toprağa ihtiyacı var, toprağın da makinelere´.
Yaşar Kemal Toros dağlarını anlatırken ‘Çukurova ve Konya ovası için bütün ülkeyi beslemeye yeter´ derdi. 1950 öncesi traktör görmemiş ülkemiz dünya memleketlerine buğday, pamuk ihraç eder durumda idi. Köylümüz kara sabanla bunu başarmıştı.
Batı devletleri sanayi devriminin başında fabrikaları köylere kurarak köyleri canlandırdı. Sonuçta toprak uyandı.
2.Dünya savaşı sonrası yıkılan kentler demiryolları ve metrolar yeni tekniklere göre onarıldı.
2.Meşrutiyet döneminde 1908´de İstanbul tramvay seferleri ile donanmıştı. Sonra 1960 ‘lı yıllarda tramvay kaldırılıp demiryollarından vazgeçildi. Görkemli gar Haydarpaşa kapatıldı . Tabloya baktığımız zaman şehirde insandan çok araba var.
Araba sevdası o kadar gelişti ki insanlar evini satıp araba almaya başladı. Artık sokaktaki kişiler topluma yabancılaştı. İnsanlar artık birbirlerine selam vermiyor. Sosyal ilişkiler kayboldu. Dostluk dayanışma uygarlığın temel ilkesi bir arada yaşama unutuldu.
İskenderun´un çamlarla donanmış Soğukoluk yaylası yazın sıcak günlerinde bile sanki göç olmuş gibi ıssız. Geçmişin eşsiz mimarı estetik evler boşalmış. Bitkilerin kokusu dağ havası yok. Dağlar betona dönüştü.
Aslında ülkede 1950 yıllarında burjuva yeniliği hep yargılandı ve küçümsendi. Kentleşme yeni insanın uygarlaşma yaşam biçimi idi. Birkaç yıl önce doğduğum şehir Kırıkhan´a gitmiştim. Gazete almak için kitapçıya uğradım ve Cumhuriyet gazetesi istedim, gelmiyor dedi. Nedenini sorduğumda satılmadığını söyledi.
Çocukluk yıllarımda bir zamanlar Pazar günleri dünya klasik kitapları kaldırımlarda sergilenirdi. Giyim ve kıyafette herkesin özel terzisi vardı. İnsanlar güzel giyinirdi. İngiliz lordlarını andıran güzel kıyafetiyle Kırıkhan belediye başkanı Kemal Falay halkla selamlaşır onların sorunlarını tek tek dinlerdi. Zengin görünümlü fakat halkçı olan Başkan Kemal Falay ‘ı selamlamak için halk her sabah yolunu gözlerdi. Başkan Falay uygar dünyaya geçişi temsil ediyordu. Öldüğü zaman arkasından tüm Kırıkhan halkı gözyaşı döktü.
Günümüzde bu güzel insanlar Yaşar Kemal´in deyimi ile ‘Beyaz atlarına binip gittiler´. Kırıkhan dönemin küçük bir kenti idi. Genelde geçim kaynağı tarım ve Amik gölünde yapılan balıkçılık ve avcılık idi. Çeşitli av kuşları ve balıklar tezgahları süslerdi. Gölün suyu ile beslenen topraklar tarım bölgesi olarak oldukça bereketli idi.
1949 yılında Kırıkhan Halk evinde Nazım´ın eseri olan Lüküs Hayat operası Halide Piskin, Melehat İçli ve Settar Körmükçü tarafından oynandı. Çocukluk yıllarımızdan yeni çıkmıştık, dublaj kralı sanatçı Ferdi Tayfur tiyatro ekibi ile Kırıkhan´a gelmişti. Bizler o yılların kent kültürü ile beslendik.
Genelde sanatlar aydın insanın çağdaş dünya ile buluşma alanıdır. Maalesef Köykent hayalleri altyapısı olmadan hazırlandığı için başarılı olmadı. Feodal düzen aşılmadan amaca varılamaz. Tarım ülkesi burjuva yapıyı bile kabullenemedi. Neden acaba?
Sanat ve kentleşmenin başlangıcı 18. Yüzyılda Paris´te, Londra´da yenileşme sonucu feodal yapı burjuva yeniliği sonucunda aşıldı. Örneğin dünya yazarları Hugo, Balzac, Zola bu yeniliğin sonucunda ortaya çıktı. Bilimde ve tıpta kuduz hastalığı büyük bir tehlike olarak insanlığı tehdit ediyordu. Bu süreçte Louis Pasteur kuduz hastalığını yenen aşıyı buldu.
Aya seyahat kitabı ile Jules Verne bir kahin gibi insanın hayal dünyasını uzaya taşıdı. Evet genel olarak aydınlanma kent kültürü ile beslendi. 1789 Fransız devrimi süreç içinde kentleşmenin ve kent kültürünün önünü açarak cumhuriyet yeniliğini getirdi.