Müslüm KABADAYI


KÜLTÜR HARMANINDA MEHMET VE DEMOKRASİ ŞEN

Müslüm Kabadayı


'Coğrafya kaderimdir.' demiş İbni Haldun. Çocukluğumuzun biçimlendiği köy ya da kent peşimizden gelir. 1946´da 5 yaşındayken doğduğu Kışlak köyünden ayrılan Mehmet Şen´in de peşini bırakmamış köyü.

Doğa ananın devingenliğine bakın ki kendisinden 25 yıl sonra aynı köyden okumak için ayrılan ben de, Mehmet Şen´in peşini bırakmayarak 17 Temmuz´da kendisiyle İstanbul´da buluşup ortak coğrafyamızın kültür atmosferini bugünkü bilincimizle yeniden harmanlayıp teneffüs ettik. Bu buluşmada ilk kez görme olanağı bulduğum eşi Demokrasi Şen´le birlikte kültür harmanımızın verimlileştiği güzel bir ortam sağladıkları için kendilerine teşekkür ediyorum.
Sadık ve Ganime Şen´in çocukları olarak 1941´de Yayladağı´na bağlı Kışlak köyünde doğan Mehmet Şen, 1946´da göçtükleri Reyhanlı´daki Oğuzhan İlkokulu´ndan mezun olur ve Antakya´daki Erkek Sanat Enstitüsü´ne kaydolur. Buradan İskenderun Meslek Lisesi´ne geçerek lise öğrenimini tamamlar. Ağabeyi Hüseyin Şen´le yaşadıkları Barbaros Mahallesi´nde, üretken ve sevecen kişiliğiyle mahallelinin sevgilisi olur. O zamanlar mekanik ve elektrik eğitimi aldığı için yaptığı işlerle insanların güvenini kazanır. Bunun bir verisi olarak da Kayseri´den buraya gelen Ali Rıza ve Elmas Hikmet Ünal´ın kızları Demokrasi´yle yaşamlarını birleştirirler. 56. yılını yaşadıkları evlilikleri, onların omuz omuza dayanışarak, sevgilerini besleyerek güzelleşir. Bugünkü koşullarda evlilikleri sürdürmenin ne kadar zorlaştığı dikkate alındığında yarım yüzyılı aşan ve hâlâ sevgiyle beslenen bu evliliğin temelinin nasıl atıldığı, Demokrasi yengenin yazdığı ve bize okuduğu şiirden anlaşılıyor. 'Eğlenmek için de dinlenmek için de/ Benimle evi seçtin/ Yüreğime sevgi tohumları ektin/ Alınteri ile besledin bizi' dizeleri, insan ilişkisinin nasıl olması gerektiğini gösteren büyüleyici bir motiftir.
İskenderun´da limanda faaliyet gösteren Mimaş´ta çalışan ve 1964´te İstanbul´a gelen Mehmet Şen, önce Amerikan firması MWK´de çalışır. Her biri 110 mgvat gücünde 2 santral kuran bu firmada kısa sürede hem yeteneği hem de iş disipliniyle kendini sevdirir. Burada Reymond Stavurt adlı şef, onun Etibank´a geçmesinde kolaylık gösterir. 1965´te Etibank´ın Ambarlı´da kurduğu termik santralin yapımında görev alır ve 1966´da buranın hizmete açılışındaki çabası, dönemin Hayat gazetesinde fotoğrafla yayımlanır. 1993´te buradan emekli olana kadar işkolunda gösterdiği başarılı çalışma yanında, Deniz Lokal İşletmeciliği, site yöneticiliği, okul derneklerindeki çalışmaları, öğrencilerin sportif ve kültürel beceriler kazanmaları için yapılan etkinliklerde görev alır. Ayrıca insan ilişkilerindeki Akdeniz sıcaklığına evlerinin bahçesine ve yol kenarına ektiği zeytin, narenciye, hambalis vd. bitkilerle çoğaltarak çevresine yayar. Zamanla Ambarlı´nın da tanınan ve sevilen mahalle öncülerinden olur.
Onun mesleki başarısında ve sosyal ilişkilerinde en büyük destekçisi olan Demokrasi Hanım, iki çocukları Şenol ve Nevin´in yetişmelerinde ve meslek edinmelerinde büyük rol oynar. Bunlar yanında şiirinde belirttiği üzere eşinin alın terine hem saygı duyar hem de onu destekler. Örneğin, eşinin köyünü ve köylülerini ondan daha çok anımsayacak kadar sahiplenir. İstanbul´a gelenlerle, yurt dışına gidenlerle ilgilenirler. Evlerine konuk olduğumda aynı sıcaklığı ve konukseverliği hissettiğimde çok mutlu olduğumu belirtmeliyim.
Mehmet ve Demokrasi Şen çifti, evlerinin her köşesini adeta etnografya müzesi görselliğinde donatmışlar. Özellikle salonlarındaki köşesi, Kışlak´tan gelen antika eşyalarla döşenmişti. Büyüklerinden topladığı çalkağı carası(testi), dibek, değirmen taşı, mutfak eşyaları, şifreli tahta kilit, 121 yıllık işlemeli ahşaba yerleştirilmiş ayna ve özellikle Çerçi dayısının terazisi beni çocukluğuma götürdü. Böylece el emeği, göz nuru üretimi olan bu araç ve gereçlerin, Kışlak´ta metruk hamam binasının bir etnografya müzesi olarak düzenlenmesi durumunda, orada sergilenmesi için bağışlamak arzusuyla bu güzel insanların yüreklerinin dolup taşmasından büyük mutluluk ve onur duyduğumu belirtmeliyim.
Böyle güzel insanların Anadolu´da az olmadığını biliyorum. Ancak, gerek kamu kurum ve kuruluşlarının, gerekse yöneticilerin bunlara sahip çıkmaması nedeniyle böyle müzelerin kurulmaması en büyük eksikliğimiz. Dolayısıyla bu eksikliğin bir an önce giderilmesi, kültürümüzün geleceğe taşınması bakımından büyük önem taşıyor. Bu görev de, Kültür Bakanlığı´nı ve yerel yönetimlerini bekliyor.