Fevzi MAMİOĞLU


LEMĞA PARLAR´IN PARLAMASI

Ben bu Lemğa Parlar´ı bugün tanıdım.


Ben bu Lemğa Parlar´ı bugün tanıdım. Torununu, eski Çarşı 39´un karşısındaki parka getirmiş. Tabi parkın perişanlığını anlatmama gerek yok. Resmen bakımsız!! Sigara izmaritleri, ambalajlar, taşlar… Ha bir de yenilen çekirdeklerin kabukları. Zaten ben de Lemğa Hanımı bu kabuklar sayesinde tanıdım. Bizim parka geliş saatimiz 14.00 idi. Kesin olarak söylememin nedeni, torunum Gülseren´e
-Şimdi saat 2. Üçte kalkıyoruz. Anlaştık mı? diye tembihte bulunmam. Çünkü hanımefendi parka geldiler mi saat mefhumunu unutuyorlar. Girişte Suriyeli kadın üç kardeşimiz, nevaleleriyle bankta oturmuşlar. Ay çiçeği çekirdeğini bitirmiş, kasedeki muhallebiyi yiyorlardı. Nezaketen selam verdim. Geçtim.
Gülseren gönlünce oynadı. Terledi.
-Su içeceğim dedeciğim dedi.
-Oyununu bitir. Terini sildikten sonra içersin dedim. Suriyeli çocuklar çitos türü şeyler yiyorlar. Canı istedi. Elini yıkadı. Terini sildim. Sırtına bez koydum. Allah´ın bir emaneti ve hediyesi bana. İyi bakmalıyım.
Karşıdaki bankta oturmuş patlamış mısır yiyoruz. Yiyoruz demem sözün gelişi.
-Dedeciğim sen yeme. Ben sana tek tek yediririm. Elini torbaya daldırma! emrini verdi!
Bir taraftan yiyor bir yandan da, kirliliğini kanıksadığımız çevreyi izliyoruz. Suriyeli misafirler ağırlıklarını parkta bırakma lütfunu gösterip tyessırlendiler. Gittiler yani. Park bu. Geleni gideni çok. Aynı anda iki hanım, ellerinde çocuklarla geldiler. Salıncaklara yöneldiler. Arkalarından da iki genç erkek, ellerinde termosları ve çekirdek torbasıyla banka oturup teşkilatı kurdular. Bardaklar kıpkırmızı çayla doldu. Çekirdek bir yandan çaylar bir yandan... Ohhhh afiyet olsun.
Hanımlardan biri, belli ki torununu sallamaktan bıktı. Eşini aradı. Geldi. Zaten çocuk da ağlak. Dede eğildi torununu sevdi. Sallanmaktan hoşlanmamış demek ki karşıdaki ördekli parka yöneldiler. Ama hayır gidemediler. Adının sonradan Lemğa Parlar olduğunu öğrendiğim kadın, daha önce kömelenmiş çekirdek kabuklarını görmemiş olacak ki, çay içip çekirdek çitleyen gençlere bir hışımla daldı. Saydı sayıştırdı. Çevreye saygısızlıklarından girdi, çocuklara kötü örnek olduklarından çıktı. Hem de ders veren bir öğretmen edasıyla..Tabi gençler de altta kalmadılar. Onu kırmayacak cevaplar verdiler. Kadın hışımla parkı terk etti. Eşi olacak arkadaş da çok sakin. Keenne bağırıp çağıran eşi değilden geldi. Torununu ördekleri seyre götürdü.
Biz de mısırımızı bitirmiş kalkmıştık. Keyifle parka gelen, ama zılgıtı yiyen gençlere selam verdim. Çok sinirlenmişlerdi.
-Evladım teyzenizin düşüncesi doğru ama yaklaşımı yanlış. Keşke daha sevecen davranabilseydi, dedim. Öğretmenlermiş. Hemen toparlanıp yer vermek istediler. Teşekkür ettim.
-Amca hanımefendi çok yanlış yaptı. Biz buraya kafa dinlemeye geldik. Bakın çayımız da yanımızda. Kimseyi rahatsız etmiyoruz. Kaldı ki bu yere attığımız kabuklar zararlı değil. İki gün sonra dağılıp gübre niyetine toprağa karışırlar. Toz olurlar. Onun için bize saydırması hataydı. Ve hiçbir şey çay içme keyfimizi bozamaz. Vallahi bravo. Ben olsam kederimden tansiyonum çıkardı. İkram ettikleri çaya ortak olmadım. Ben de tiryakiyim. Empati duygusuyla teşekkür ettim. Almadım. Gülseren´e çekirdek verdiler.
Olay bu. Şimdi ben bunu niye naklettim.
Laf aramızda çocuğuyla büyüğüyle, ilgilisiyle ilgisiziyle hepimiz çevreye karşı duyarsızız. Çıkın bakın yollara sokaklara. Vallahi her yer kokuyor. Beş yaşındaki torunum bakın ne diyor.
—Dede bir fikrim var. Bir tabelaya “Buraya çöp dökmek yasak” yazılsın. Duvarlara ve çöp tanklarının olduğu yere asılsın. Buna rağmen dökenlere de ceza verilsin.
Beş yaşındaki kız çocuğu bunu düşünüyor. Biz büyükler ise, neredeyse düğme çözüp şırgılleyeceğiz! Yani o kadar pisliği seviyoruz!! Tabi bu sözüm, çöpünü poşetleyip kapı önüne atanlara, yakındaki çöp tankına atmayıp hemen oracıkta basketleyenlere! Sonuçta da ıskalayanlara!!!
Her zaman söylüyoruz. Kamera sistemiyle yere bir kibrit çöpü atanı bulup adresine ceza tebliğ eden Batılı ülkeleri örnek almalıyız. Bir ülkenin uygarlığı temizliğiyle ölçülür denilir. Okullarda her gün öğrencilere “Mıntıka temizliği” yaptırıyoruz. Acaba diyorum. Onlara bu işin, çevreye karşı duyulan saygının bir ifadesi olarak yapıldığını anlatabiliyor muyuz?!!