Mustafa AKYÜREK


MADALYON HAYAT

Mustafa AKYÜREK


  Evlerini, pardon köşklerini yalnız özel günlerinde kullananlar yaratıcılıklarını sektirmeden ortaya koyuyorlar.

   En görünür yerlere logolarını yerleştiriyor, albeni grafiklerini ekranların sağ üst köşelerine yerleştiriyorlar.

   Gizlenmiş reklamın alıcısını çok iyi bildiklerinden kestirme yoldan el becerilerini konuşturuyorlar.

   Bir süredir “Ev Hayat Dolu” sözü dolaşımda…

   Bu sloganın hemen yanıbaşında, ona baskın gelen bir ev resmi. Hani, eskiden çatılı, bahçeli, pembe panjurlu bir evimiz olsa derlerdi ya… İşte onun gibi bir şey.

   Şöyle de düşünülebilinir…

   Henüz okullu olamamış miniklerin ve onların yumuk ellerinin çizebileceği mini minnacık bir ev düşünün… İçine yerleştirilmiş ve ikide bir de göz kırpan belirgin iki nokta. Belli ki bu noktalar içindeki insanların ne kadar mutlu, rahat olduklarını gösteriyor.

   Neden şirin ve çatılı bir ev?

   Yaşamınız boyunca semtine uğramadığınız evlerin hali, onların dramları, kahır mektupları ne zamandan beri sizleri ilgilendirir oldu?

   Belli ki, o evlerde bir ömür tüketenlere, tüketecek olanlara “Ev Hayat Dolu” diyorsunuzdur.

   Yok, böyle demek istemedik diyorsanız, hayat dolu evlerinizin kocaman kocaman resimleri nerede?

   Şöyle yeşil dağlara sırtını dayamış villalarınız ne yana düşer?

   Denize sıfır ve dalga köpükleriyle sevişen yalılarınız ekranlara, bilboardlara konu olamaz mıydı?

   Müştemilat odalarında yaşanan dramların film setleri kaç vakte sığar?

  “Ev Hayat Dolu” ha!

   Ne veciz bir söz!

   Ne büyük bir küçümseme ve ne aşağılayıcı bir olay!

   Daha düne kadar “Hayat Eve Sığar” diyen siz değil miydiniz?

   Biz de hadi neyse diyerek, -sizi unuttuğumuzu gizleyerek- oturduğumuz evlerde hayatımızı eve sığdırdık, çaresiz.

   Görüyorsunuz ya, ‘Corona Günleri´nde bile saatlerimizin tik takları aynı anda duyulmuyor.

   Siz tutturmuş, “Ev Hayat Dolu” diyorsunuz.

   Biliyoruz, dışarıdasınız evlerinizde olsanız bile… Binlerce dönümlük bahçelerinizde akşamları gurup vaktine karşı, seher duru gecelerde yıldızlar altında sesiniz karışıyor, ıssız caddelere.

   Çek defterleriniz, -bağışlayın- kredi kartlarınız cebinizde, akıllı telefonlarınız ellerinizde…

   Et, süt, yumurta yalnızca bir tıklama ötenizde. Hatta, yaz geliyor; mayolar, bikiniler, tişörtler paket paket. ..

   Açın kapıyı, kurye geliyor. Para işlemez, çakın imzayı.

   Diğer mahallede, dağ başında yığınlar zaman itekleyip gün doğruyorlar…

   Onların da boş kartları, faturası kabarık elektrik borçları, aptal kutuları var.

   Sayaç okuyucuları kapı kapı dolaşıp faturaları kapıların altına atıyorlar.

   Eşit günler, benzer geceler yaşanıyor bizim mahallede. Bunun arkasından gelen sabahlar yaşanacak sıkıntılara hazırlanıyorlar.

   Huylu huyundan vazgeçmez…

   “Evde Hayat Var” diyeceğinizi ve arkasından yeni sloganlar türeteceğinizi  biliyorum.

   Ama “Şark Cephesinde Değişen Bir Şey Yok”

   Ne diyelim!

   “Gün ola devran döne!”

                                                                                                                     27.04.2020

                                                                                                                   akyurek1956@hotmail.com