Türk-İş, Hak-İş ve Kamu-İş (yani hükumet) arasında 200 bin kamu işçisini kapsayan TİS görüşmeleri başladı. KHK ile kadroya alınanlar dahil edildiğinde bu sayı 500 bini buluyor. Hükumet, 160 bin işçiyi temsil eden Türk-İş´e “yüzde 5+4 zam” teklifi yapmıştı sonra bakan bunu 6+4 yaptı. Bu teklif bırakalım işçilerin ihtiyacını karşılamayı, işçilerin geçmiş kayıplarını karşılamaktan bile uzak. Türk-İş Başkanı Ergün Atalay da, “Bu teklif üstünden konuşacak bir şey yok” diyerek, Hükumetin yeni bir teklifle gelmemesi durumunda greve başvuracaklarını söyledi. Türk İş´in bu güne kadar yaptığı TİS´lerde hiç greve başvurduğunu görmedik. Hatta bir çok kez işçiler grevde ısrar ettikleri halde bile Türk-İş bunu yapmadı. Uzlaşmazlık halinde hep yüksek hakem kuruluna gider. Oradan gelen karar uygulanır. Bu defa bunun bir istisnası olur mu hep beraber göreceğiz.
Burada TİS görüşmelerinde sendikaların tavrına baktığımızda; bir defa TİS görüşmelerinin işçilerle birlikte hazırlanmadığını görüyoruz. Kimini sendika yönetimi hazırlıyor, kimi anket yapıyor, en demokratik görünen de “işçilerle görüşüp hazırladık” diyor.
Ama işçilerin çıkarına bir şey yapılacaksa TİS hazırlığının tamamen işçilerle birlikte yapılması gerekir. Burada amaç sadece işçilere yüksek ücret alınması ya da işçi çoğunluğunun razı olacağı ücretin işverenden koparılıp alınması olmamalıdır. İşçilerin ücretten başka bizzat işçiler tarafından dile getirilen taleplerinin de yer almasıdır aynı zamanda... İşçilerin bu TİS çalışmalarına katılması aynı zamanda birlikte hazırladıkları TİS´ e sahip çıkmalarını sağlayacaktır. Aynı zamanda işçilerin taleplerinin nereye kadar esnetilebileceği ve uzlaşmazlık halinde hangi noktada greve başvurabileceklerinin ölçümüdür. Sendikacıların, yani kendilerinin dışındakilerin, hazırladıkları TİS´e işçiler ne kadar güvenebilir ki? İşçilerin TİS hazırlıklarına katılmaları onların görüşlerini ifade etme, kararlara katılma ve sınıf bilinçlerinin gelişmesine de hizmet edecektir.
TİS´lerde işçilerin işverenler tarafından işten çıkarılmasına karşı, iş kazalarının önlenmesine karşı önleyici maddeler; örneğin caydırıcı tazminatlar neden konulmaz? İşçilerin işten çıkarılmasını zorlaştıracak kıdem tazminatı var diye itiraz edilecektir. Ama hükumet kıdem tazminatını fona devredip işverenlerin işçi çıkarmasını kolaylaştırmak için çalışmaları hızlandırmış durumda...
Sendikalar ve farklı konfederasyonlar TİS´leri ortak hazırlayabilirler. Nasıl ki MESS işverenleri ortak grup sözleşmesi hazırlıyorsa işçi sendikaları da ortak sözleşme hazırlayabilirler. Taleplerini ve güçlerini birleştirip işverenlerin karşısına güçlü olarak çıkabilirler. Ama bunu yapmıyorlar. Çünkü sendika bürokratları kendilerini işçilerden ziyade işverenlere daha yakın buluyorlar. İşçilerin birleşmesi ve bilinçlenmesi onların ayrıcalıklarını kaybetmesi anlamına gelir. Kaldı ki bırakalım birleşmeyi sendikalar kendi aralarında bile rekabet halindeler, birbirlerinin üyelerini kapma yarışı yapmaktalar.
Bir TİS ne kadar iyi hazırlanırsa hazırlansın eğer işçiler de birlik ve grev kararlılığı yoksa bu TİS´deki taleplerini gerçekleştiremezler. İşverenlere geri adım attıracak tek hareket, işçilerin birleşmesi ve üretimi durdurmasıdır.
Bununla ilgili dünyadaki mücadeleden bir örnek (29 Temmuz 2019 tarihli Evrensel Gazetesinden alınmıştır):
Sport Tech fabrikası, Arjantinli futbol takımlarına forma üretimi yapıyor, başka takımların yanı sıra Las Leonas takımının formaları da bu makinalarda dokunuyordu. Tiempo gazetesinde yayınlanan bir habere göre, işçilerin birbirleriyle konuşmasının yasak olduğu, tuvalete “kart basarak” gittiği ve karttaki kontörler bitince bir sonraki aya kadar işyerinde tuvalete gidemedikleri bir yerdi fabrika. Tuvalete gittiklerinde ise bir müdür banyoyu görür bir yerde merdivende bekliyor ve işçilerin aralarında konuşup konuşmadığını denetliyordu. İşten atmalar başlayınca sendikal örgütlenme daha ciddiye alınır oldu. Fabrikada klima yoktu ve işçilere göre “Dışarısı 30 derece olduğunda içerisi 50 derece oluyordu”. İşçiler, sendika üyesi değildi ve sendikayı sadece patron engellemiyordu, kadın işçiler kimi sendikalara sorunları için başvurmuş ama ilgi görmemişlerdi. 2015 yılında işten atılan işçilerin anlatımına göre patron Pablo Enriquez, fabrikayı hileli bir iflas ilanıyla kapatmaya kalkmasının ardından üretim durmuştu. Bunun üzerine işçiler, alacaklarının verilmesi talebiyle fabrikayı işgal ettiler. Bölgedeki mahalle örgütlerinin de desteği ve örgütlü bir dayanışmayla 6 ay sonra fabrikayı yeniden üretime başlattılar. Bu süre boyunca işgalin yanı sıra çeşitli yürüyüşler ve etkinlikler de düzenlendi. Mücadelenin kazanılmasında yargının ve San Martin Belediyesi´nin desteğinin de önemli olduğu vurgulanıyor.
Arjantin Devrimci Komünist Partisi (PCR) yayını olan ‘Hoy/Bugün´ gazetesinin haberine göre, 8 Ocak Tekstil Kooparitifi işçilerinin yüzde 70´i kadın. Bugün CTAA (Arjantin Otonom İşçi Merkezi) sendika federasyonuna bağlı yeni kurulan dokuma sendikasına üye olan işçiler, ülkenin birçok yerinden siparişler almaya başlamışlar bile. İşçilerden Carlos, mutlu olduklarını söylüyor ve ekliyor: “Çünkü çalışmaya başladık, fabrikanın kapalı olduğu altı ay boyunca ailemize götürecek hiçbir şeyimiz yoktu.”