Sadullah ÇAĞLAR


Modası Geçmeyen Bir Yolculuk

Sadullah ÇAĞLAR


Demiryolu seyahati, en zengin ulaşım aracıdır. Özellikle kişi güvenli ve konforlu ulaşım yapar. Avrupa ülkeleri trenleri sürekli yenileyerek, tren yolculuğunu modası geçmeyen konuma getirdi. 

Mesela Batı dünyasında otogar yoktur. Şehrin en işlek semtlerinde tren garı vardır. Gar içinden her yöne gidiş, geliş bulabilirsiniz. Hareket zamanını bekleyen yolcular kafe, sinema gibi yerlerde vakit geçirebilirler. Gar içindeki büfelerde tüm gazeteleri ve dergileri bulabilirsiniz.
1975 yılında Almanya seyahatim sırasında Bremen´e giderken garda kitabevinden Turgenyev´in Babalar ve Oğullar kitabını aldım. Kompartımanlar beş kişilik idi. Karşı kanepede oturan bir yabancı bana ‘nereye gidiyorsunuz?´ diye sordu.
Ben de Türkiye´ye dönüyoruz dedim. Okuduğum kitabı istedi, inceledi ve “Rus edebiyatı okuyorsunuz” dedi. Mesleğimi sordu, terzi dedim. Edebiyat meraklısı olduğumu söyledim ve genelde Madam Bovary, İki Şehrin Hikayesi, Şekspir´in Hamlet´i, gibi klasikleri okuduğumu, Türk edebiyatından ise, Halide Edip, Yaşar Kemal, Nazım ve Aziz Nesin´i beğendiğimi söyledim.
Trende tanıştığım kişi bana Berlin´de yaşadığını söyledi. Yazları Antalya´ya gittiğini ve Mersedes fabrikasında çalıştığını, bu vesileyle pek çok Türk´le tanıştığını ve fakat ilk defa Batı klasiklerini okuyan bir Türk gördüğünü söyledi.
Ben de “Türk toplumu son derece geleneklerine bağlıdır, fakat pek çok aydını ve okuyanı vardır. Öyle olmasa idi, bir Nazım Hikmet ya da Yaşar Kemal çıkmazdı” dedim.
Evet dönelim trenlerin neden önemli olduğu konusuna. Esas can alıcı konu tren yolculuğu, otomobil yolculuğuna göre son derece güvenli ve rahat ve hatta konforlu. Trenin içinde yürüyebiliyor, gezebiliyor ve rahat bir şekilde kitap okuyabiliyorsunuz.
Şimdi sürekli trafik canavarı diye feryat edenlere sormak gerek, acaba neden bu kadar çok trafik kazası oluyor?
1960´lı yıllarda İstanbul´un pek çok semtinde tramvay vardı. Kim kaldırdı tramvay seferlerini İstanbul´dan? 1950´li yıllara kadar demiryolları revaçtaydı. Ülkenin her yanına trenle ulaşmak mümkündü. Oysa şimdilerde öyle mi? koskoca Ankara Garı ıssızlık içinde ve bakımsız. Peki 1950 yılından bu güne demiryollarının altyapısı elden geçildi mi, bakımı yapıldı mı? Maalesef hayır.
Peki söyler misiniz, ciddi bir altyapı yatırımı yapılmadan, nasıl hızlı tren seferleri başladı?
Oysa çok değil yakın tarihe kadar Şark Ekspresi son derece görkemli vagonlarıyla ve Parisli aristokrat yolcularıyla Türkiye´yi baştan sona geçerek Arabistan çöllerine kadar giderdi. Bu seyahatlerinde Avrupalı turistler İstanbulu gezer, devamında Arabistan çöllerinin sıcaklığını hissetmek için çöllere kadar giderdi.
Bir diğer tarihi istasyon ise Londra garıdır. Antik Viktorya garında, İngilizlerin dışında, bazen maiyeti ile bir Hintli mihraceyi, yada bir Arap emirini tüm ailesiyle görmek mümkün.
Londra´nın tarihi istasyonu, bir zamanlar dünyaya yön veren Britanya İmparatorluğunun merkezi ulaşım yeri idi.
Trenler sınırları aşıp, insanları yeni yerlere keşfetmeye götürürler. Bu anlamda Haydarpaşa Garı gerek ulaşım merkezi ve gerek mimari olarak dünyanın en görkemli garlarından biriyken, bugün terk edilmiş bir durumda.
Nasıl unutabiliriz Sirkeci Garını?
Şark Ekspresinin zengin aristokratlarının, bu antik trenle Doğu dünyasını yeniden keşfetmek için yorucu geziye çıkmaları neden? Eski, antik Mısır´a kadar uzanıp piramitleri görüp, Sina Çölü´nün gizemli kumları, çölün güneşinin batışını seyretmek Batı´daki insan için piramitler dünyasını yeniden keşfetmekti.
Londra´nın sisli soğuk diyarından gelip Aqabe körfezinden Süveyş kanalından geçip Kahire Müzesi´ne ulaşmak için sabırsızlaşan tutkulu insanlar, sanki yeni bir dünya keşfetmiş gibi heyecanlıydılar. Tabiki bu heyecan İskenderiye Kütüphanesi´ne kadar sürüp noktalanacaktı.
Demiryollarına yeniden gereken önemin verilmesini temenni ediyoruz.