Mustafa AKYÜREK


MOR KEMAN´IN ÇIĞLIĞI-2

Mustafa AKYÜREK


Dedik ya, bi dağlar kaldı, gidilmedik...

Diyeceksiniz bu teknoloji çağında dağ mı kaldı, aşılmadık.
Burç, tepe, yamaç... bunların hemen hemen tümü olmasa da birkaç tanesi hala el sallıyor, beton kahrını çekenlere.
Yazık ki düzde kalan herşey boydan boya grilere tutsak, karalara aday olmak için sıraya girmişler.
Arada kalan tek tük hamamların külhanları yanmasına yanıyorlar... onlar da inleyen o mavi körük nefeslerine borçlular...
Nefesler ki, göbek taşında terleyen mermer tenli kadınların göğüslerinde biriken ter damlalarının habercisi(y)diler.
Yine de dağlar çekiyor, herkesi...
Barınmak için ağaç kovukları evimiz, dallar- yapraklar yorganımız olsun.
Beslenmek için ebegümeci, türlü türlü şıralı, ekşili meyveler midemize el sallasın.
Kuş sesleri, yağmur melodileri ve nehirlerin şarıltıları eşsiz müziğimiz olsun.
Bir daha söyleyeyim...
Dağlar çekiyor bizi...
Çünkü, düzde esen yapay rüzgarlar artık yaprak hışırtılarına eşlik edip dans edemiyorlar.
Onun için betonu aralayarak gidilecek uzun keçi yolu bizi ancak o dağlara götürür...
Renkleri körpe yeşilden koyu, hatta siyaha yaklaşan dağlara...
Oralarda da kuzeyden esen ve dalların arasından üfleyen hüzzam melodiler elbette görünmez yerlerde saklı körük ambarı.
Ne de olsa Robin Hood, Tarzan, İnce Memet... oralarda.
Belli ki, Kemancı´nın göğsünden gelen minör ses, devinirken majöre kavuşur.
Bu sesin ardında sanki bilinmez sıcak bir el vardır... AŞK.
Aşk ki, elimizde kalan son sermaye.

12.12.2020

WhatsApp 05350640784