Mustafa AKYÜREK


Mor Keman´ın çığlığı-3

MUSTAFA AKYÜREK


“Telgrafın tellerine kuşlar mı konar

İnsan sevdiğine canım böyle mi yapar
Telgrafın tellerine kuşlar mı konar
İnsan sevdiğine canım böyle mi yanar.”

Şarkılara bile konu olmuş...
Çocukluğumuzdan, körpeliğimizden hatırlarız bunu...
Neyi mi?
“Telgrafın tellerine kuşlar mı konar” diye başlayan şarkıyı.
Ev eğlencelerinde, arkadaş ve kafadarların esrik anlarında, toylarda çalınan, söylenen bir şarkı.
Düşünebiliyor musunuz?...
Tel, telgraf ve coşku...
Irakları yakın eden, coşkuyu körükleyen ve o tellere konan kuşlar.
Ben o tellerin yürek teli, gönül bağı olduğuna inanıyorum..
Kimi zaman zaman genleşerek yayılıveren, kimi zaman da sertleşerek kırılıveren teller.
Hele de o metalimsi kahverengi ve de boz liflerin sert ve gergin hali.
Koptu-kopacak duruşu. Sanki yürekvari çatlamaların, kırılmaların habercisi.
İşte, o nazlı liflerin tekrar onarılması olanaksız mı olanaksız.
Yürek lifleri öyle değil mi?
Müziğin coşkulu çavlanı, dingin sabah rüzgarı.
Oluklardan, ağaçlardan ve yaprak yellenmesi seslerden hep mor ve asi akıntılar reverans yaparak kavak yelleri selamlarını çakıyorlarsa. Biraz üzgün ve içli, azıcık da sevecen.
Şarkıların ES işaretine değin geçen zaman...
Bu zamanın beraberinde getirdiği toprak rengi, kuru ot kokusu...
Bu kokunun sarhoş edici aşk iksiri.
Yazık ki, mor zamanlar kıyılarına yol alıyoruz “Kaptanın Seyir Defteri” denizin lacivert sularına düştü-düşecek.