Mustafa AKYÜREK


MOR KEMAN´IN ÇIĞLIĞI-5

Mustafa AKYÜREK


Renkli yalnızlıklar yaşanıyor...

Esvaplar renkli, gıdalar renkli, vitrinler haydi haydi renkli.
Hatta, hatta elektronik araçlar da elvan elvan, dizim dizim...
Özellikle el kelepçemiz(!), aptal kutumuz(!) da cafcaflı.
Bu ışıltıları anlayan insanlar çoğunlukta(!), anlamayanlar(!) azınlıkta.
Bu nasıl olur demeyin sakın...
Olur işte!
Renkli dünyayı tersten okuyanlar azınlıkta, elbette. Anlama düzlemleri köşeli olanlarsa çoğunlukta. Ki, onlar kolalı gömleklerine, sayısız kravatlarına yenilerini ekleme peşindeler.
Ancak, bu hengamenin orta yerinden bir çığlık yükseliyor...
Bu sesin geldiği yön ‘sayıgen´lerle ölçülecek düzeyde değildir...
Üçgen deseniz dörtgenin hatırı kalır; dörtgen deseniz beşgen küser.
Zaman zifir, gelecek renksiz ve silik.
Koyu karanlık, alaca şafaklara kapı aralamıyor.
İnsanların gel-gitleri, yaprak hışırtıları, ıslak gazeller ve hayvan kımıltıları bir sessizlik, donmuşluk içinde anlamsızca duruveriyorlar.
Yalnızca “Mor Keman´ın Çığlığı” duyuluyor dört bir yanda.
Sessiz yığınlardan bir yörük kızı mor eşarbını sağ eline alıp böğürtlen çitlerine atıyor.
Sıkılmıştır, belki kızcağız. Mor mor bakıyor etrafa dikeç gözleri.
Uzak, çok uzak dağın biri mor makamında bir şarkı çalıyor.
Mor koyun gecenin tencere karasına basıp basıp en derin uçuruma varıyor...
Deniz susmuş, uğultu geceye karışmış.
Sanki her şey, her şey bir boz sendromun uzun rüyasına yatmış.
Bunu gören Albert Camus yıllar öncesinden bağırıyor:
“ Zaman artık bizim emellerimize, varlığımızın gelişmesine uygun bir çevre değildir!
Zaman bizi sürükler ama, bir an gelir ki, bizim onu sürüklememiz, taşımamız gerekli.
Makineleşmiş ve saçma hareketlerimiz bizi şaşkın bir hale sokar.
Şu halde ne yapmalı? Hayatın anlamsızlığı böyle meydana çıkınca, intihar mi etmeli acaba?
Hayatın anlamı yoktur ama, yine de yaşamak gerek...
Fakat insan bu dünyada bir kahraman gibi yaşamalıdır!”

19.12.2020

WatsAPP- 05350640784